Arınç;"Ona bakarken kendi oğlunuzu düşünün"
Yayınlanma:
Güncelleme:
Başbakan Yardımcısı Arınç, Berkin Elvan'ın cenaze töreninin ardından yapılan gösterilerde Burak Can Karamanoğlu'nun hayatını kaybetmesine ilişkin, "Berkin'in ölümü kadar acı" dedi.
Berkin'in ölümü kadar acı
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere beraberinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Diyarbakır'a gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir restoranda basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Arınç, burada yaptığı konuşmada, 14-15 yaşında gencecik çocuğun Gezi olaylarından sonra bir sokak hadisesinde hayatını kaybetmiş olmasının fevkalade üzüntü verici olduğunu belirterek, ona bakarken herkesin kendi oğlunu, kardeşini düşünmesini istedi.
"İçimizden bir parçanın gittiğini görmek herkese üzüntü veriyor ona rahmet diledik, ailesine ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diledik. Hepimizin yasta olduğunu ifade ettik. Bunlar bizim samimi düşüncelerimiz" diyen Arınç, hemen hemen herkesin de konuşmalarında bunu ifade ettiğini kaydetti.
Arınç, konuşmayanların da gönüllerinin ağladığını hissettiğini vurgulayarak, "Herkesin her söylemeye imkanı yok hakkı da yok. Çünkü cenaze töreni sırasında bir araya gelmeler bence çok önemli. Demek ki müşterek bir acı var, bu acıyı halkımız paylaştı. Onu 15 yaşının gençliği içerisinde büyük bir sevgi duyarak kalplerini gömdü ve Allah'a gönderdi" diye konuştu.
Türkiye'de bu acının üzerinden daha büyük acılar meydana getirmeye çalışanların olduğuna dikkati çeken Arınç, şöyle dedi:
"Cenaze olayını provoke etmek isteyen, merhamet istismarcıları, siyasi bir rant devşirmek isteyenler olabilir. Çünkü masum bir hareket olarak başladığı iddia edilen olayların sonradan nasıl kırmaya, yakmaya, öldürmeye yönelik sokak eylemlerine dönüştüğünü, nice canların kaybedildiğini nice kamu araçlarına, mallarına zarar verildiğini, ambulansların bile tahrip edildiğini gördük. Bir hareket masum başlayabiliyor ama sonra yasa dışı güçler işe giriyor, silahlı olay meydana gelebiliyor, milyonlarca, trilyonlarca zarar meydana gelebiliyor. Hepimizin üzüntü duyduğu, gözyaşı döktüğü bir ölüm olayından sonra kötü niyetliler, maksatlılar ortaya çıktılar. "
Berkin üzerinden yakma, yıkma olaylarına giriştiler
"Özellikle akşam saatlerinde belki bugün de devam ettirmek isteyenler var; bunlar Berkin'i unuttular sadece Berkin üzerinden yakma, yıkma, tahrip etme öldürme olaylarına giriştiler. Çok acı bir olay. Berkin'in ölümü kadar acı. Bu kötü niyetli insanlar bu vatan düşmanları, millet düşmanları bu ülkeyi tekrar kaosa tekrar teröre dönüştürmek isteyen çevreler sayıları belki az ama çok organize hareket ediyorlar, masum kitleleri de kullanmak suretiyle dün akşam saatlerinde İstanbul'da terör estirdiler ve maalesef yine çok genç yaşta sanıyorum 18-19 yaşında Giresunlu bir gencimiz hayatını kaybetti. Malını korumak isterken, başkalarına zarar vermesin derken arada kaldı yine kimin silahından çıktığı şu anda belli olmayan bir mermi ile hayatını kaybetti" diyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O gencimiz de bizim değil mi? O da bu vatanın evladı değil mi? O da bir anne, babanın veya nişanlı ise nişanlısının çok sevgili bir arkadaşı dostu, kardeşi değil mi? Berkin'i öldüren el Berkin'e silah atan veya fişeğin kapsülü ile başından yaralanırken o çocuğun hayatını kaybetmesine yol açan olay ne kadar çirkin ise bilerek ve isteyerek dün akşam ki olayları meydana getirenler ne kadar büyük bir kötülük yaptıklarının farkında değiller mi?. Herkes herşeyin farkında. Ya Tunceli'de görevini yaparken kalp krizinden şehit olduğunu duyduğumuz polis arkadaşımız Berkin kadar masum değil mi?. Bu olaylarda milyonlarca zarar herkesin evinin ekmeği, herkesin ekmek teknesi tahrip edilirken, sokaklar parçalanırken, binalar taşlanırken ve unutmayın AK Parti'nin 20 yerdeki il ve ilçe binaları taşlandı ve tahrip edildi. Bugün ben isterim ki; herkesin elini vicdanına koyup bu yapılan tahribatı lanetlemesi, ölen kardeşlerimizin yanında olması lazım. Berkin için gözyaşı dökenlerin akşam hayatını İstanbul'da bu olaylar içerisinde kaybeden gencimiz için de gözyaşı dökmesi lazım."
Demokratikleşme süreci devam edecek
Son Demokratikleşme Paketi'nin yürürlüğe girdiğini belirten Arınç, "Demokratikleşme, özgürlük alanlarının genişlemesi bir süreçtir ve devam edecektir. 11 yıl önce çıktığımız bu yolda çok başarılı sonuçlar alıyoruz. İhtiyaç hasıl olduğunda halkımızın taleplerini dikkate alıyoruz ve demokratikleşmede belki ideal noktaya gitmek üzere çalışıyoruz" ifadesini kullandı.
"Herkesin siyaset yapmasına imkan verilmelidir"
HDP ilçe binasının taşlanmasını, levhasının indirilmesini, siyasilerinin ilçeye sokulmaması ve bir kaç kişinin toplanarak özgürlükleri yok saymasını "çirkin ve barbarlık" olarak nitelendiren Arınç, şöyle konuştu:
"Hükümetimizin düşüncesi şudur; siyaset alanı güçlenmelidir, herkesin siyaset yapmasına imkan verilmelidir. Siyaset alanını daraltacak, gölgeleyecek, engelleyecek hiç bir teşebbüse de prim verilmemelidir."
"Seçmenin iradesi üzerinde hiç kimsenin ipoteği yoktur"
"Sandık emniyeti ve seçim güvenliği, seçimin kendisinden daha önemlidir" diyen Arınç, şunları söyledi:
"Sandıklar açılıp sonuçlar alınıncaya kadar oyların tespiti sırasında da sandığın güvenliğinin sağlanması gerekir. Seçmen iradesinin üzerinde olumlu olumsuz etkide bulunmak isteyenlere de fırsat verilmemesi gerekir. Geçtiğimiz seçimlerde yaşadığımız ve seçim güvenliğini tehdit eden olayların bu seçimde yaşanmamasını diliyoruz. Bütün siyasi partilerin bu konuda hassasiyet göstermesini istiyoruz. Seçmenin iradesi üzerinde hiç kimsenin ipoteği yoktur. AK Parti de dahil tüm partiler, eşit ve adaletli olarak sandığa gitmelidir."
"Çözüm süreci Türkiye'nin en büyük ve en son şansıdır"
"Bir başbakan siyasi geleceğini en büyük riskin altına atıyor ve çözüm sürecinin arkasında duruyorsa onu götürmeye yönelik her eylem bilesiniz ki; bu süreci bitirmeye yöneliktir. Hükümeti demokratik yollarla değiştirmek yerine demokrasi dışı yöntemlerle iftiralar, isnatlarla kendi içinden çökertmek suretiyle dinlemelerle veya başka gayri hukuki yollarla yıpratmaya yönelik şeyler hükümetin gitmesiyle birlikte çözüm sürecinin gitmesini de çabuklaştıracaktır" ifadelerini kullanan Arınç, çözüm sürecinin bıçak üstünde giden işlem olduğunu, iki tarafa da devrilmesinin mümkün ve muhtemel olduğuna işaret etti.
Arınç, çözüm sürecinin hükümetin iradesiyle devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Elbette bunun karşılığında, 'bu hükümeti ben yıpratayım, yıkayım da çözüm süreci tarihin çöplüğüne atılsın' diyenlerin bir hesabı mutlaka vardır ve devam etmektedir. Çözüm süreci Türkiye'nin en büyük ve en son şansıdır. Bunu götürmeye ve sonuçlandırmaya mecburuz. Yoksa eski günlere döneriz. 'Eski günlere dönelim, ne kadar güzeldi' diyenlere yazıklar olsun, ben böyle birşey düşünemiyorum. Bu hükümetin dışında çözüm süreci devam edecekse onun imkanları da aranabilir. Ama bu demokratik yöntemlerle olur. CHP çözüm sürecinin arkasında olduğunu söylüyor mu? MHP çözüm sürecinin ç'sinden bile bahsetmeye izin veriyor mu? Diğer partilerdeki arkadaşlarımız elbetteki çözüm sürecini istiyor, çözüm sürecini destekliyorlar ama söz ve hareketleriyle, 'acaba bu siyasi irade bu çözüm sürecinin arkasında ne kadar güçlü?' derseniz ben çok fazla güçlü olmadığını görüyorum. Hükümetin desteği ve kararlılığıyla bu süreç 15 ay sonra bu noktaya geldi. Hala diş gıcırdatan, 'Ah şu iş bir bitse de silah elde olsa, yine cenazeler gelse, yine anneler gözyaşı dökse' diye pusuda bekleyenler var. Onlara fırsat vermeyelim. Hepimiz görevimizin başındayız. Bu hükümeti sadece bu amaçla bile olsa yıkmaya çalışanlara kimse prim vermemeli."
"Hastalık sebebiyle tutukluluk ve hükümlülüğe ara vermek lazım"
Arınç, tutukluluk süresinin 5 yıl ile sınırlanmasının bir ihtiyaç olduğunu, geçmişte de zaman zaman bu ihtiyacın giderilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Yargılamanın kısa olması gerektiğini, geç gelen adaletin adalet olamayacağını vurgulayan Arınç, adil yargılanma yapılarak en kısa sürede kararın verilmesi gerektiğini işaret etti.
Arınç, tahliye olan BDP milletvekillerini ziyareti sırasında kendisine cezaevinde aşırı hasta olanlar ve ölümcül hastalığa yakalanların bulunduğunun iletildiğini söyledi.
"Hastalık sebebiyle tutukluluk ve hükümlülüğe ara vermek lazım. Kanun bunu getirmiş, bu kanunu da biz yapmışız" diyen Arınç, "Dolayısıyla orada hastalık sebebiyle tahliye talep eden hükümlü ve tutuklulardan bazıları için şöyle bir gerekçe çıkmış. 'Bunlar dışarı çıkabilir ama bunlar dışarı çıktıktan sonra kendileri istemezse bile halktan bazı tepkiler olabilir' Türkiye'de bir hukuk devleti varsa, hukuk egemen olan bir ülkede hukukun geçerli olması lazım. Bu gerekçeleri doğrusu ben hukuki bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
"Bunlarla ilgili hukuki girişimler kısmen devam ediyor, kısmen sonuçlanacak"
"Başbakan, mitinginde 'içi boş alim müsveddesi' dedi. Siz buna inanıyor musunuz?" sorusu üzerine Arınç, Başbakan Erdoğan'ın mitinglerde ve başka yerlerdeki sözlerinin herkesin bilgisi dahilinde olduğunu ifade ederek, "Bunu kim için kimin için söylemiştir bunu herkes biliyor. Herkesin de bildiğini düşünüyorum. Yani bu söylediğiniz kelime doğrudan doğruya hocaefendinin şahsına mıdır? Nerede, ne zaman, nasıl konuştuğunu kayıtlardan bulup çıkarabilirsiniz. Benim hocaefendi ile ilgili kanaatimi geçmişte de bugün söylüyorum, Bunları da herkes biliyor, bana şimdi yorum yaptırmayın" diye konuştu.
Arınç, "Bildiğim tek şey maalesef cemaatin içerisinde bazı kişiler, bazı kişiler diyorum; bu cemaate mensubiyetlerini iddia ettikleri halde hükümetimize karşı hiç beklemediğimiz, hiç tahmin etmediğimiz bir itibarsızlaştırma ve hükümeti düşürme operasyonunun oyuncağı olmuşlar. Bunlar kimdir? Biliyoruz, tek tek ortaya çıkarıyoruz. Bunlarla ilgili hukuki girişimler kısmen devam ediyor, kısmen sonuçlanacak" dedi.
Türkçe-Kürtçe sözlük
Arınç, göreve geldikleri süreye kadar kendisine bağlı kurumlardan Türk Dil Kurumu'nun 30'dan fazla dilde sözlük hazırladığını, ancak Türkçe-Kürtçe sözlük bulunmadığını anımsattı.
Talimatının ardından bilim heyetinin sözlük hazırlattığını kaydeden Arınç, şöyle dedi:
"Ben size bir sevindirici haber olması bakımından Türk Dil Kurumu'na talimatımızca hazırlanan Türkçe-Kürtçe sözlüğü takdim ediyorum. İnşallah yakın bir zamanda tüm okullarımıza gönderilecektir. Çünkü seçmeli ders olarak bildiğiniz gibi Kürtçe okullarımızda okutulmaktadır. Kürt kardeşlerimizin de bu ülkede yaşayan bütün kardeşlerimizin de buna ilgi duyacağına eminim. Daha sonra akademik dilde bir ferheng (sözlük) hazırlanacaktır. Bu sadece şimdilik 10 bin kelimelik Türkçe-Kürtçe sözlüğümüzü öncelikle öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve üniversitelerimizde bu dilde eğitim yapan gençlerimiz için hazırlanmıştır. Türk Dil Kurumu'na teşekkür ediyorum."
Politika
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.