
Mert Aslan
BAŞBAKAN'IN ÜÇ SİLAHŞÖRÜ
Yayınlanma:
İngiliz politik jargonunda “the man in the street” diye bir tabir vardır. Kişisel olarak, sokaktaki o yurttaşın yalın ve nesnel aklıyla konuşuyorum…
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın halk nezdinde saygınlığını ve popülaritesini, hatta canını korumasını sağlayan “üç silahşörü” vardır. Eğer onlar olmasaydı, çilekeş ülkemin normal koşulları altında şimdiye dek yüz kere alaşağı edilmiş olur, hatta sevenleri bugün mezarı başında fatihalar okuyor bile olabilirlerdi.
1. Zaman zaman farklı nedenler etkin olsa da, genellikle insanlar bir partiye maddi umutlarla oy verirler. İnsanlar, Başbakanın ekonomide başarılı olduğuna ve gölge edilmediği takdirde çok daha başarılı olacağına inanıyorlar. TÜİK’in istatistiksel verilerine, uluslar arası ekonomi mahfillerinin ve kredi derecelendirme kuruluşlarının söz ve yorumlarına inanmıyorsanız, yedi yıl öncesine kıyasla pek çok alanda gözle görülür iyileşmeler olduğunu yalnızca çıplak gözle etrafınıza bakarak görmeniz de mümkündür. En basit şekliyle örneklemek gerekirse, ev almanın hayalini bile kuramayan yüz binlerce orta ve dar gelirli ailenin bile son yedi yıl içinde ev sahibi olma imkanını yakalayabilmiş olduğunu görmek gerekir. Görünüşe göre, bu süre zarfında arabasını ve evindeki beyaz eşyasını en az bir kez yenilemeyen aile kalmamıştır. Sadece sağlık sektöründe yapılanlar bile, tek başına bir devrim niteliğindedir. Son yedi yıldır yapılan reformların sonunda ortaya çıkan köklü fiziksel dönüşümü görmemek için, insanın ya bariz biçimde aptal ya da körlük derecesinde yobaz olması gerekir.
2. Halk, onun dürüstlüğüne ve samimiyetine güven duyuyor. Tutamayacağı sözleri vermediğine, verdiği sözleri de tutacağına inanıyor.
3. Kendisine verdikleri temsil yetkisine sahip çıktığına inanıyorlar. Her nereden gelirse gelsin, baskılar ve saldırılar karşısında önceki meslektaşları gibi boyun eğmiyor ya da kıvırmıyor. Başka bir deyişle, kendisine ve hükümetine bir tokat atıldığı anda, hiç gecikmeden ve zaaf belirtisi göstermeden sert bir kroşe ile karşı koyuyor. Gösterdiği bu cesur yürek tutumu, halkın ondan umudunu kesmesine engel oluyor. İlk başta 27 Nisan Muhtıra’sı olmak üzere, bugüne kadar kendisine yönelen saldırılardan bir teki karşısında bile zaaf göstermiş veya geri adım atmış olsaydı, arkasındaki mazlum kitle derin bir düş kırıklığı içinde darmadağın olurdu.
Sayın Başbakan bizzat kendi kişiliğinden üretmiş olduğu bu üç silahşörün arasında emin adımlarla ilerliyor. Öyle görünüyor ki, Cumhuriyet tarihimizin kayıtlarına tam üç dönem art arda tek başına iktidar olarak ülkenin yönetimini yaklaşık 15 yıl elinde tutmuş tek kişi olarak geçecektir. Tabii sonra da Cumhurbaşkanı olmak istemezse…
Son olarak belirtmek isterim ki, birilerinin edepsizlik ederek “yalakalık” diye tabir etmekte acele ettikleri tutumum, gerçekte öyle değildir ve asla maddi anlamda herhangi bir şey kazanmayı hedeflememiştir. Diğer bir üretim alanım “karşı cinsle ilişkiler” olduğu için, aşkın ve sevginin genel yasalarını az çok bilirim. Sözde sosyal demokratlara göre öyle olabilir; ama bana göre, sevginin fiyatı yoktur. İçinden geçtiğim onca tozun dumanın arasında ruhumun çocuksu saflığını korumuş olan Yüce Sultan Allah’a minnet duyuyorum.
Sevdiğimi, her zaman parasız ve karşılıksız sevmişimdir. Sevgi gibi kutsal bir güzelliği, gizli-açık maddi çıkarların tahsili için bir enstrüman olarak kullanmayı akıllılık zannedenleri hiç anlamamışımdır. Korkarım ki, burada karşı taraf açısından şöyle bir durumla karşı karşıya geliyoruz: İnsan her şeye kendi penceresinden baktığı için, başkalarının da hep kendisi gibi olduğu yanılsaması içindedir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.