Herkes bilsin ki, Türkiye’de Ergenekon yapılanması deşifre ve tasfiye edilmedikçe onun Kürt şubesi gibi çalışan terör örgütünün etkisinin minimize edilmesi de biraz zor olacaktır. Manzara şudur: Artık ya terör örgütü başbakanın kellesini alacak ya da o onun kellesini alacaktır. Eğer o başbakanın kellesini alırsa, ülkede buna sevinecek birileri mevcuttur. Belki de o yüzden, çatışmanın en önemli tarafı olan «psikolojik harekat» taktikleri konusunda teröristlere katkı sunmaktan çekinmiyor, onlarla aynı «karşı savaş dili»ni kullanarak vampirlerin moraline moral katıyorlar.
Çözme ve dağıtma işinin gerçekleşebilmesinin ikinci boyutu ise, ülke çapında bütün sivil toplum kuruluşları ile birlikte siyasal partilerin söz ve eylem birliğine gidebilmesidir.
Peki reel durum nedir? Ne yazık ki, içler acısıdır. Bugün özellikle Güneydoğu Anadolu’daki sivil toplum kuruluşları terör örgütüne muhalif tek bir söz bile edemiyor. Daha vahim olanı ise, bölgede chp ve mhp’nin yok hükmünde olmasıdır. Orada her türlü riski göze alarak teşkilatlarının varlığını sürdüren ve birlik ve kardeşlik ruhunu ifade etmeye devam eden tek parti, AK Parti’dir. Üstelik bölge halkından, bdp’den daha fazla oy almaktadır. Medyayı yakından takip edenler, Ak Parti mesuplarının orada neler çektiğini iyi bilirler. Bilmeyenler ve görmek istemeyenlerin gözlerinin içine sokalım: Sürekli takip edilip tehdit ediliyorlar, kıyıda köşede yakalandıkları zaman sövülüyor ve dövülüyorlar. Daha müsait bir sotede yakalandıkları zaman, yaka paça tutulup kaçırılıyor ve öldürülüyorlar.
Oradaki il ve ilçelerin hemen hiçbirinde, diğer iki partinin adı bile yoktur. Neden?!
Temel nedeni, onların canının AK Partililerden daha tatlı olmasıdır. Diğer nedeni, bütün varlıklı zümreler gibi rahata ve lükse iyice alışmış olmalarıdır. Onların «vatan savunması»ndan anladıkları şey, güvenli yerlerde ağızlarını doldura doldura bol keseden edebi nutuklar atmaktan ibarettir. O yüzden, sıkıyı görür görmez tası tarağı bile toplamadan tabanları yağlayıp oradan kaçmış, meydanı terör örgütüne bırakmışlardır. Bugün chp ve mhp’nin vermesi gereken asıl hesap işte budur, o bölgede teşkilatlarının niçin bulunmadığı meselesidir. Yarından itibaren, ne pahasına olursa olsun, gidip orada teşkilatlarını kurmuş olsalar, emin olun ki, altı ay sonra bölgede çok daha güvenli bir ortam oluşacaktır ; ama gitmezler, gidemezler. Çünkü batıda kamuoyunu avutacak söylevler vermek daha kolaydır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal kurtuluş savaşının fitilini ateşlemek için Samsun’a doğru yola çıktığında yanında kim vardı? Hiç kimse! Her yer işgal altındaydı. Yakalanmış olsaydı, kendisini neyin beklediğini bilmiyor muydu? Evet, o birbirinden beter ölüm ihtimallerini koynuna doldurarak gidiyordu…
Peki şimdi benzer bir durumda değil miyiz? Bir cinayet şebekesi, uluslar arası bir uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığı holdingi ülkenin bir bölgesinde otuz yıldır askerimizi, polisimizi, insanlarımızı taciz ediyor, tehdit ediyor, öldürüyor, vatandan bir parça koparıp yeni bir Baas Cumhuriyeti kurmaya çalışıyor. Peki ya sen ey chp! Ey mhp! Siz oradan neden kaçtınız? Şayet iddia ettiğiniz gibi, terör örgütü mensupları «vatan haini», buna karşılık siz de sahiden «yurtsever» insanlarsanız, nasıl oluyor da köpek kovalar gibi sizi önlerine katıp kovalamışlar ülke toprağından? Niye kaçtınız oradan?
Tamam, korkunun da insanî bir duygu olduğunu biliyoruz ve anlıyoruz; ama en azından bundan sonra oraya gidip «Bakın arkadaş! Burası da benim yurdumun bir parçasıdır! Ben bu cennet vatanın tek bir karışını bile sahipsiz ve savunmasız bırakmam!» diyebilecek misiniz?
Haydi bakalım! Lafa doyduk biz, artık eylem bekliyoruz. Bu vatanı AK Partililerden daha çok sevdiğinizi kanıtlamanın tam vaktidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.