'Halep, Konya için önemli bir şehirdir'

Halep, Konya için önemli bir şehirdir
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Boran, katılımcılara, 2009 senesinde Suriyeye yaptığı ve tam 40 gün kaldığı gezi izlenimlerini aktardı.

Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbeti’nde “Suriye’deki Türk Kültür Varlıkları”ndan Halep’i anlatan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Boran, katılımcılara, 2009 senesinde Suriye’ye yaptığı ve tam 40 gün kaldığı gezi izlenimlerini aktardı.

Sille Kültür Evi’nde sunumlu olarak gerçekleştirdiği sohbetinde, Halep’i geçmiş tarihiyle birlikte ele alarak daha çok Osmanlı döneminde yapılan tarihi eserleriyle birlikte anlatan Doç Dr. Ali Boran, “Halep Anadolu’dan Ortadoğu’ya, Akdeniz’den Ortaasya’ya giden ana yolların kavşak noktasında kurulmuştur. Kuzey ve Kuzeydoğu’dan Türkiye topraklarıyla çevrilidir. Asi ve Fırat nehirlerinin suladığı verimli topraklara sahiptir. Bölgeye Türkler’in hakim olmasından (1070-1918) sonra Halep’e külliye, cami, kale, medrese, şifahane, zaviye, sebil, çeşme, han, hamam, çarşı ve meskenler yapılmıştır. Halep’ten günümüze ulaşan şehir dokusunun büyük bir bölümü Türk dönemlerine aittir. 4,5 milyon nüfusa sahip olan Halep, “Halebü’ş-Şehba”, yani “süt beyazı” olarak çok güzel ve görülmeye değer bir şehirdir” dedi.

Halep’in Zengiler (Atabekler – 1127/1262) döneminde de önemli bir konuma sahip olduğunu ve Hz. Mevlana ile Selçuklu Sultanı Alâeddin Kaykubat’ın, sürgün döneminde Zengi Kalesi’nde kaldıklarını hatırlatan Doç Dr. Boran, “Nureddin Zengi döneminde yapılan ve 12 kapısı bulunan Halep Kalesi, Halep’i çepeçevre kuşatan muazzam bir eserdir. Dış kale surları yıkılmış olmasına rağmen iç kale surları günümüzde de ayakta durmaktadır. Göç sırasında Hz. Mevlana ve sürgün dönemlerinde Sultan Alâeddin Keykubat, bu kalede kalmışlardır. Halep, bu açıdan Konya için önemli bir şehirdir” diye konuştu.
Halep’te Osmanlı hakimiyetiyle birlikte yeni bir dönemin başladığına işaret ederek Halep’in, Ortadoğu’nun en büyük ticaret merkezlerinden birisi durumuna bu dönemde geldiğine dikkati çeken Doç. Dr. Boran, XVI. Yüzyılda Avrupalılar’ın ticari etkinliklerini Şam’dan Halep’e doğru yön değiştirerek 1548’de Venedik, 1562’de Fransız, 1583’de İngiliz ve 1613’te de Hollanda konsolosluklarının açılmasıyla birlikte kültürel alış verişinde önemli ölçüde arttığını belirtti. Bu dönemde Halep’te beylerbeyi, üst düzey yöneticileri, paşaları ve zengin tüccarları tarafından yapılan eserler sayesinde şehrin Osmanlı kimliğine büründüğünü ifade eden Boran, Osmanlı’nın liman ve kervan şehri olan Halep’te kurulan vakıf sistemiyle de eserlerin günümüze ulaştığını belirterek bunlar arasından bazılarını şöyle sıraladı: Hüsrev ve Osman Paşa Külliyeleri, Nesimi Tekkesi, Canpolat Evi, Ziraat Bankası, Vatan Hastanesi, Babun Nasr Karakolu, Rufai Tekkesi, Halep Mevlevihanesi, Sultan Mektebi, Ahmet Kâhtalı Camii, kubbesi harika Umumi Hela, Muallim Okulu, Saat Kulesi, Ağacık Camii.”

Halep bizim parçamız

Doç. Dr. Boran, Memluklu sultanlarının, tıpkı Karamanoğlu Mehmet Bey’in Konya’da ilan ettiği “Bundan böyle dergâhta, bergâhta, resmi yazışmalarda Türkçeden başka dil kullanılmayacak” şeklinde fermanlar çıkardıklarına ve böylece Türkçe’yi yaşattıklarına dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Halep bizim bir parçamız, önemli olan ise dostça ve kardeşçe geçinmemizdir.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.