Aydoğan Deveci
Aydoğan Deveci

Hayatın kalbine

  Deprem gündemimizde değildi aslında. Ülke meselelerinin başında yer almasına rağmen Konyalı depremi bilmezdi. Yıllarca “Konya’da yıkıcı deprem olmaz” lafları hepimizi rahatlatmış ülke gerçeklerinin aksine deprem korkusunu yaşatmamıştı.

   
         Geçen hafta gazetelerin haberine göre “Beşik gibi sallanan Konya” hepimizi tedirgin etmişti. Kimileri “Ölümden değil çoluk çocuğa bir şey olur endişesi” diye tanımlama ihtiyacı hissetse de Perşembe gecesi parkları dolduran kalabalık hayatın akış dışı halinden pek de hoşlanmamıştı.
 
            Kimileri Ramazan’ın rahmetinden istifadenin farklı bir boyutu olarak gördü depremi. Teravih namazı saatindeki sarsıntı cemaati dışarı çıkarmaya yetmemiş aksine namazın akabinde topluca tekbirler getirilmiş, dualar ilahiler okunmuştu. Ramazan’ın depremi bile bereketli.
 
            Geçen hafta İstanbul’un karşılaştığı felaket ise unutulmayacaklar arasındaydı. İnsanların can verdiği mal kaybının çok büyük olduğu sel felaketi bir bakıma kul yapısıydı. Dere yataklarına kurulan yerleşim merkezleri felaketin başlıca sebebiydi.
 
            Bu kadar felaket ve üzücü olay bir yana yapılan aptalca yorumlarda bizleri derinden yaraladı. Maksatlı ve Müslümanları çok üzen sözlerden bir tanesi “Bunlar oruç tutmadıkları için öldüler” zırvasıydı. Açıkçası insanın bu kadar salak olabileceğini sanmıyorum. Bu lafları yayanların tıpkı “falan saatte Konya’da çok büyük deprem olacak” dedikodularını etrafa salıp evlere hırsızlığa giren üç kağıtçıların düzdüğü tezgahla aynısıdır diye tahmin ediyorum.
 
            Düşünsenize herkesin hayatından endişe ettiği bir anda birileri bundan nasıl menfaat sağlayacağını planlıyor. Bir başka değişle vatandaşlık kardeşlikse kardeşinin cesedinden medet umuyor, eşyasını yağmalıyor. Zonguldak’dan kalkıp İstanbul’a bu iş için geliyor…
 
            Klasik suali ben de sorayım “Ne oldu bize?” neden böyle yabancılaştık birbirimize? Selden nemalanmak tavrı kültürümüzün ürünü mü? Yoksa ağır medya bombardımanı altında insanların tüketim manyağına döndürüldüğü sürecin doğal sonucu mu?
 
            Millet bağı bizleri birbirimize ne kadar bağlıyor, ne kadar kardeş yapıyor. Milli maçlardaki coşku milliyetçilik olarak algılanabilir mi? Yoksa milliyetçilik kimilerinin de politika haline getirdiği gibi sadece; bıyık boyu, milli maç coşkusu ve şehit cenazeleri sloganlarından ibaret mi? Söyleyin Allah aşkına İstanbul’daki yağmaları gurbetçi Türkler Almanya’daki komşularına yaparlar mı? Bu milletin dini İslamdır. Irk bağı iki insanı bir birine yaklaştırmak için ne kadar geçerli bir sebep olabilir? Tuğrul İNANÇER büyüğümüzün dediği gibi “Biri öldüğünde melekler ona ırkını sormazlar, cinsiyetini bile sormazlar; Rabbin kim derler” Toplumumuz dinini doğru anladıkça birbirine yaklaşmıştır, tarih bunun en büyük şahididir.
 
            Mustafa İslamoğlu üstadımız “İnsanın Kadir Gecesi, Kuran’ın kendisine inmeye başladığı gecedir” diyor. Felaketlerin gölgesinde idrak ettiğimiz bu mübarek günlerde çıkış yolu arayanlara ne güzel bir harita. Kontv’deki programında ise “Kuran adamı çarpar” diye hatırlatıyor. Ama öyle yeminlerdeki “Ekmek Musaf çarpsın” kavilinden değil. Kuran insana Rabbini bildirir, yaşadıklarının anlık olduğunu yaşadığından öncekilerin rüyadan farksız olduğunu anlatır. Kuran adamı çarpar: Tabi, Kuranla çarpılmak dileyeni. “Yüzünden okuyup” içeriğinden itina ile kaçanları değil, dini meslek edinip televizyon televizyon dolaşıp parayı cebe indirirken-indirenlerden bir tanesi’de şimdi Konya sille’de- Kuranı hayatından uzak tutanları değil, Allahın kendisinden razı olduğunu bilip Allah’dan razı olmayanları değil… Ramazan-ı Şerif’in son günlerinde bir Kadir Gecesi yakalamak dileği, felaketlerin hayırlara vesile olması duası ve Kuranla çarpılmak temennisiyle: Dinimiz hayatımızın kalbi olur inşa Allah.   
BAYRAMI HAK EDENLERİN BAYRAMI KUTLU OLSUN.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydoğan Deveci Arşivi