KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK YAPALIM MI?

 Bildiğim kadarıyla, kadına pozitif ayrımcılık yönündeki girişimlerin altında kadının ezilmekte olduğu tezi yatmaktadır. İyi de, Türkiye’de kadının ezildiği iddiasının kesinliğini kim kanıtlayabilir?

Bence bu anlayış, kitle iletişim araçlarının uydurup belirli bir süre boyunca toplumun bilinçaltına pompaladığı düşüncesiz ve desteksiz bir kitlesel yanılsamadan ibarettir. Daha dolaysız söylersek, tamamen “sürü psikolojisi” ile ilgilidir. Anadolu’nun kırsal kesimleri ve doğu bölgelerini dışarıda tutacak olursak, dünyada kadının bu kadar değerli bir figüre, dahası doğaüstü bir varlığa dönüştürüldüğü ikinci bir ülke göstermek olası değildir. Kişisel olarak dünyaya bir kadın gelecek olsaydım ve bana ülkemi seçme şansı verilmiş olsaydı, Türkiye’den başka bir ülkede doğmuş olmayı asla dilemezdim. Zira daha önceki bir yazımda da ayrıntılı bir biçimde değinmiş olduğum gibi, Anadolu tam bir “kadınlar cenneti”dir. Ülkemizde kadınların ezildiğini söyleyip duran feministlerimize, Amerika’da, Avrupa’da, Asya Pasifik Bölgesinde, Rusya’da ve Arap Dünyası’nda kadınların ne halde olduklarını araştırıp iyice anlamalarını öneririm.

Anlatmaya çalıştığım şey, kadınların hiç sorunu olmadığı ve onlarla ilgilenmeye gerek olmadığı değildir. Elbette ki toplumun diğer kesimleri gibi kadınlarımızın da birtakım sorunları vardır ve mutlaka ilgilenilmelidir; ancak arada bir birilerinin onlara dünyada kadına en çok saygı duyan toplumun içinde yaşadıkları gerçeğini anımsatması gerekmektedir.

Bu bağlamda, yeni anayasa değişikliği paketinde yer alan “kadına pozitif ayrımcılık” düzenlemesinin içerdiği değişikliklerin, kırsalda ve doğu illerinde yaşayan kadınların durumunu düzeltmeyi hedefleyen bir girişim olarak düşünülmüş olduğuna inanmak istiyorum. Eğer bunlar zaten fazlasıyla şımartılmış olan kadınlarımıza daha fazla ayrıcalık sağlamayı amaçlıyorsa, yapılanlar haklı ve makul bir eşitlik beklentisini kadınlar lehine bozmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Hiç kimsenin pek çok platformda erkeklerin bayanlar karşısında düşürüldüğü zor durumlarla ilgili bir kaygısı yoktur. Zannediyorlar ki, erkekler hiç mağdur edilmiyor, hiç zulme uğramıyor, hiç negatif ayrımcılığa tabi tutulmuyor…

Boşanmak için mahkemeye giden bir kadının hiç çekinmeksizin öne sürdüğü “Eşim benim maddi ihtiyaçlarımı karşılamıyor.” mazeretini öncelikle dikkate alan hakimler, erkeğin mazeretlerini dikkate alıyor mu? Örneğin erkek orada rahat rahat “Eşim benim cinsel ihtiyaçlarımı karşılamıyor.” deme yürekliliğini gösterebiliyor mu?  Gösterse bile, bu dikkate alınıyor mu? Yoksa herkes ona bıyık altından gülüyor mu?

Aslına bakarsanız, ben bile burada bu noktaya temas etmekten çekiniyorum; oysa kadını evlilik denilen birlikteliğe ikna eden içsel etkenin “korunma içgüdüsü”, erkeği yönlendiren etkenin ise “cinsellik içgüdüsü” olduğu gerçeğini yadsımak mantıksız bir davranış olur. Kadınlar ve erkekler, bu asli dürtülerini karşılayacağından emin olmadıkları biri ile evlenmeyi kesinlikle reddederler.

Buna rağmen, insanlar evlenirken temel dürtülerini özenle saklı tutarak ninniler ve masallar dinlemeyi daha sevimli bulurlar; fakat yazık ki evlendikten sonra apaçık ortaya çıkacak olan asli talepler, her iki taraf için de bir düş kırıklığı ve sonun başlangıcı olmaktadır. Sayısal olarak her yıl adeta katlanarak büyüyen boşanma olaylarında dilekçelerin içeriğini araştırma zahmetinde bulursanız hep aynı gerekçe ile karşılaşırsınız: “Şiddetli geçimsizlik.” Peki şiddetli geçimsizliğin arkasındaki başlıca etkenler nelerdir? Açıkçası burada karşı cinslerin yukarıda sözünü ettiğimiz evlilik anlayışına paralel olarak ortaya çıkan temel gerekçeler, kadın açısından “maddi ihtiyaçların karşılanmaması”, erkek açısından ise “cinsel doyumsuzluk”tur. Gerisi, şimdiki zamanın hikayesidir.

Buna benzer durumlar, saymakla bitecek gibi değildir.

Bir erkek bir kamu kurumuna gidip derdini arz ettiği zaman ona “Bugün git, yarın gel.” diyebilenler, (biraz da güzel iseler) kadınlara nasıl davranıyorlar dersiniz?

Üniversiteden mezun olduktan sonra, örneğin özel sektörde yıllarca iş arayan erkeklerin tersine güzel bayanlar en iyi postları kapıyor mu kapmıyor mu?

Yalnızca birkaç örnek verdim; ama dediğimiz gibi aslında örnekleri binlere kadara çoğaltabiliriz.

Kimsenin aklına geldiği yok; ama toplumun hemen bütün alanlarında zaten “daha eşit” kabul edilen bayanlara pozitif ayrımcılık yapalım derken uzun vadede erkeklerin yaşam ve hareket alanlarını enikonu daraltarak onları iyice acınası hale getirebileceğimizi öngörmek zorundayız.

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi