Sol kanatta eskiden bu yana bir “genel af” saplantısı vardır. Örneğin hafızam beni yanıltmıyorsa, Bülent Ecevit her iktidara gelişinde bir genel af ilan etmeyi başarmıştır. Şimdilerde kafasına bir Ecevit kasketi geçirip ortalıkta dolanan Sayın Kılıçdaroğlu da (Bu uzun ismi yazmaya hep üşeniyorum, keşke bir kısaltması olsaydı. Örneğin “Kem Kıl” gibi) geçenlerde aynı şekilde meydana bir genel af bombası fırlatıp kuytu bir yerlere kendini zor attı. Çünkü attığı bomba parça tesirli, canı da herkesinkinden kıymetliydi.
İnsanın gözünü iktidar ve koltuk hırsı bürür de ağzından çıkanı kulağı duymaz olur, genç kızları evlenme vaadiyle kandırıp kullanarak bir kenara atan hovardalar gibi halkı kandırmak için bin bir çeşit yalan vaatlerde bulunmaktan, mavra yapmaktan, hile yapmaktan, çamur atmaktan utanmaz, sabah başka akşam başka, bu şehirde başka öteki şehirde başka konuşmaya başlarsa, karşısındaki dürüst ve namuslu kimseler yer yer gerilmekten ve sertleşmekten kendilerini alamayabilirler. Artı, üzerinize çamur atana nezaket göstermek şart değildir.
Genel af, adından da anlaşılacağı üzere herkesi kapsayan bir aftır. (Elbette istisnalar konulabilir); fakat sonuçta hiç kimseye sorulmadan tüm suçluların salıverilmesi gibi bir duruma işaret eder.
Yıl 2001…
Yaşadığım şehirde o zaman ikamet ettiğim mahallede 10 yaşında bir kız çocuğunun kaybolduğunu söylediler. Çok geçmeden kızın kayıp ilanlarını duvarlarda görmeye başladık. Sarışın, iri mavi gözlü, dünya tatlısı bir kızcağızdı. Aradan birkaç yıl geçti. Küçük kızın izine bir türlü rastlanamamış, olay neredeyse unutulmaya yüz tutmuştu.
Bir gün zavallı kızı kaçırdığı iddia edilen bir kişinin yakalandığını duyduk. Yakınlarda oturan bir komşularıymış. Kırklı yaşlarında bir adam… Tutuklandıktan bir süre sonra suçunu itiraf eden adamın verdiği ifadelerden anımsadığım kadarıyla, kızcağızı bir şekilde etkisiz hale getirip kaçırarak önceden planladığı üzere şehir dışında bir yere götürmüş. Günlerce tecavüz etmiş. Sonra da kafasını taşla ezerek öldürüp cesedini oraya yakın bir yerlere gömmüş…
Olayın şehirde büyük bir yankı yaptığını ve insanların çok öfkelendiğini görebiliyordum. Katili ellerine geçirmiş olsalar, kesinlikle linç ederlerdi. On yaşında bir kız çocuğu cinsellikten ne anlardı? Ya da kocaman bir adam on yaşındaki bir kız çocuğundan ne anlardı? Belli ki, adam merhametsiz, şehvet düşkünü ve gözü dönmüş psikotik bir tipti.
Şimdi, izbe bir yerde küçücük kızlarının bir canavarın pençesinde birkaç gün devam eden çırpınışlarını, çığlıklarını, sesi kısılıncaya dek ağlayış ve yalvarışlarını, sonunda boğularak ve kafası taşla ezilerek öldürülüşünü düşündükçe içlerinde yaşayacakları ruhsal depremin ömür boyu bir gün olsun dinmeyeceği o anne babanın halini anlayabilir misiniz?
İnsani ve mantıksal açıdan bakıldığında, bir suçluyu bağışlama yetkisinin yalnızca mağdur veya maktulün en yakın akrabalarına ait olması gerektiği çok açıktır. Olayla ilgili olmayan üçüncü bir kişi ya da kurumun doğrudan bir af yetkisi söz konusu olamaz. Olması isteniyorsa, suçluyu bağışlamadan önce maktul veya mağdurun birinci dereceden yakınlarının onayını almak zorundadırlar. Sözgelimi çarşıda dolaşırken serserinin biri gelip size suçsuz yere saldırsa, herkesin gözü önünde küfürler ederek size bir araba dolusu dayak atsa, sonra da oraya gelen üçüncü bir şahıs suçluya “Kardeş, adamı fena benzetmişsin. Haksızsın, hatalısın; ama şahsen ben seni affettim, gidebilirsin.” dese ne düşünür ya da ne yaparsınız?
Unutmayalım ki, “vicdan” sadece bir bayan ismi değildir. Bizi diğer canlılardan ayırarak “insan” yapan en önemli ruhsal dinamiklerimizden biridir. Vicdanı olmayan birinden uzak durmak için, milyonlarca neden öne sürebiliriz.
Açık söylüyorum: Genel af çıkarmayı isteyebilen bir insanın ya vicdanı yoktur ya da aklı biraz eksiktir.
Geride kalan kalpleri dinmez bir ıstırapla ve gözpınarları yaşla dolu milyonlarca mağdur edilmiş insan harabesini ellerini kollarını yasalarla bağlayıp bir kenara koyarak, onları mağdur etmiş, acılara boğmuş olan vicdansız katilleri, işkencecileri, trafik canavarlarını, kadın satıcılarını, tecavüzcüleri, sosyal hırsızları, yetim malı tüketicilerini affetmek Kemal Bey’e mi düşüyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.