Kıtlama Şekerim

 

-Yusuf Has Hacip- Kutadgu Bilig( Mutluluk Veren Bilgi)

-Eşrefoğlu Rumi-Müzekkin Nüfus(Nefisleri Arıtan Kitap)

-Nabi- Hayriye

-Kınalızade Ali Çelebi - Ahlâk-ı Alâi...vb şeklinde uzatılabilecek listenin zikredilmesinin nedeni Anneler Günü ile aâkalıdır, dersek yanıltmış olmamakla birlikte şaşırtabiliriz. Zikredilen eserlerin yekûnunda özel olarak annelere dair sevgi ve hürmet işlenmemekle birlikte her biri hayatın her alanında şahıs ve durumlara karşı gözetilmesi gereken ahlâk, hürmet, muaşeret adabı gibi kaideleri içerirler. Kaleme alındıkları dönemlere rehberlik edip kulaklara küpe bırakan bu ve benzeri yapıtlar, bugün yerini elin Jarvis’ine ve onun annesine duyduğu sevgi ve özleme isnat edilip habire çoğaltılan göstermelik klişelere bıraktı.

Suçluyu bulduk, infazının katmerleşmesi gereklidir, şeklinde bir düşünceye mahal vermeden söyleyelim ki bunun sorumlusu sadece Jarvis ve onu pazarlayanlar değildir. Suç ve sorumluluk bir kişinin kapıldığı yoğun duyguları gruplandırıp her yılın belli zamanında fotokopi çektirerek, sözüm ona yüreğimizin hizasına iliştiren bizlerde.

 
Annelerimizi anmanın, hatırlamanın nesi kötü? gibi gelebilecek peşin ve beylik suallere cevabımızı erkence verelim ki, hem nalına hem de mıhına vurduğumuz anlaşılsın.
 
Yukarıda isimleri geçen eserleri ve içeriklerini; “teker teker gelin, ben de insanım” yaklaşımıyla değerlendirip es geçişlerimiz bizi, bir ay evvelinden ıslık çalarak geleceğini haber veren Jarvis ve benzerlerinin ayyaşı haline getirdi. Ayyaşlığımızın dozunu azaltarak, nalın ve mıhın halini yumuşatıp farz edelim ki, annelerimizin tanım ve konumlarını ifadelendiren değerleri, Jarvis’in adı üzerinden suretlendirip bugünlere taşıdık. Lâkin acep! mimini ekleyerekten, onun efsaneleştirilen hislerini günlerimize ve dahi halimize uydurabildik mi?
 
Tadını damağımızda parçalar halinde hissettiğimiz kıtlama şekeri gibi muhabbet ve hürmetimizi an be an göstermenin ve yaşatmanın yolu kapalı değilken aklımız sıra mezkûr günde söz ve hediyeleri postalayıp sevgi ve hürmetin yükümlülüğünden kurtulacağımızı mı sanıyoruz?
 
Kimse adına hesap kesme yetkim olmadığından sadece durduğumuz yer ile varmayı ümit ettiğimiz yer arasındaki mesafenin hayli fazla olduğunun şahitlerini dillendirelim.
 
Çağımız insanı asli olarak eskimeyen/ eskimeyecek olan ama eski diye rafa kaldırılan pek çok değerin küflenmesine göz yumduğundan uzak- yakın tüm insani ilişkilerde samimiyet ve yalınlığını kaybetti. Nice yetim anne yokluğundan başka bir gamı kaldıramayan yüreğe sahipken kimimiz de misallerini yazılı ve görsel medyada net olarak görebileceğimiz üzere, annesine karşı sözlü ve fiili incitmelerin çoğaldığı bir hayat akışında hüzne dahi kapılmadan kekemeleşiyor. Böylelerine Allah Teala’nın hükmünü ya da insan olmanın sorumluluğunu anlatmak kâfi gelir mi? Doğrusu kabullenip uygulayabilecek vicdan ve yüreği olanlara bunları anlatmanın/bildirmenin kifayet edeceği kesin olmakla birlikte kulağını ve vicdanını sıksı sıkıya kapatanın ilacı nerede ola ki?
 
Küçük bir pencere açıp şöyle demek mümkün müdür? Bize uzak - yakın tüm bireyleri bir kenara itip, sadece anneleri gözlemlemek dahi ahvalimize şifadır. Şifadan yana yoksunluğumuzu gideremeyişimiz, hallerine varmadan onları anlamaya çalışmaktan geçse de şu düsturu özümsemek hislerimizdeki yoksulluğu bir nebze giderecektir. Evladı için; incitmeyecek dünya, üşütmeyecek kollar, aç bırakmayacak eller, kırmayacak diller isteyen bu yürekler,  her şeye gözle gönül arasından bakarlar. Böyle bakabilen tüm annelerin ve bu bakışın farkına varabilen evlatların gönlüne sağlık derken, kusuruna varamayanlara ise acil şifalar dileriz.

-------

 
Uçurtmalarımın havada olduğu zamanlardan uçurtma bulamadığım bu anlara değin yanımda olan “kıtlama şekerim”e   sevgilerimle..

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Huriye Karnap Arşivi