Küçükbezirci; "Konyanın ruhunu öldürdük"
Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbeti’nde, Konya’nın son 50 yıllık kültürü ve siyasi şahsiyetleriyle ilgili açıklamalar yapan Konya folklorunun ustası Seyit Küçükbezirci, Türkiye’de ilk kadın mitinginin Konya’da, İzmir’in işgalini protesto etmek için 1921’de ilk önce Şerafettin Mitingi ve sonra Alâeddin Mitingi adı altında Konyalı 5 bin kadın tarafından yapıldığını söyledi.
Gazetecilik mesleğine 1958’de Şehir Postası’nda başladığını ve bugüne kadar 8 bin yazı yazdığını ifade eden gazeteci-yazar Seyit Küçükbezirci, bunlar arasından 300 makaleyi seçerek “Buz Üstüne Yazılar, Dilimde Tüy Bitti ve Durumdan Vazife Çıkarmak” adları altında kitaplaştırmaya karar verdiğini belirtti. Konya’dan Portreler de, 23 yaşında Konya’ya yerleşen Tokat’lı ve Astsubay Okulu’nda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan şair-yazar Mahmut Nedim Güntel’den bahseden Küçükbezirci, Güntel’in bestelenmiş 60 şarkısını tesbit ettiğini ve bu şarkıların hâla okunduğunu kaydetti. Eski senatörlerden Fakih Özlen’in de “huysuz ve tatl kadın” adlı şarkısı bulunduğunu sözlerine ekleyerek “Bu ve buna benzer daha pek çok Konya’nın değerli yazar ve portreleri hep unutuldu gitti” dedi.
“Konya’dan tatlar, Konya’dan mekânlar ve Konya’da 50 yıllık basın” adı altında Konya ile ilgili pek çok anısı bulunduğunu ifade eden yazar Küçükbezirci, insan portrelerinde eski vali ve belediye başkanlığı yapmış Ahmet Hilmi Nalçacı, Bediî Karatekin ve Kemal Katıtaş’tan bahsederek bu üç kişinin, öldüklerinde ceplerinden para çıkmadığına şahit olduğunu çok iyi Fransızca bilen ve kültürlü, zeki olan Nalçacı’nın dudağından birinci sigarasının hiç eksik olmadığını ve kendisini çağırırken devamlı “çocuk” diye hitap ettiğini hatırlattı.
1962’lerin Konya’sında bir gazetecinin 500 lira maaş aldığını ve emniyet müdürünün maaşının ise 650 lira olduğunu hatırlatan Küçükbezirci, “Gazeteciler o yıllarda gerçekten iyi maaş alıyorlardı. Patronlar şimdiki gazete patronları gibi değildi” şeklinde konuştuktan sonra sözü 27 Mayıs 1960 darbesine getirerek burada; “Ölen gâvur öldürene ne yaptı?” Konya atasözünü hatırlattı.
BİR ŞEHİR KÜLTÜRÜYLE ŞEHİRDİR
Dr. Ferit Uğur’un Şehir Postası’nda Konya’nın sembolü olarak bilinen çift başlı Selçuklu Kartalı ile ilgili bir yazısı çıktığını ve o yazıda; Konya’nın sembolü olan çift başlı kartalın, kartal değil puhu kuşu olduğunun ifade edildiğini kaydeden araştırmacı-yazar Küçükbezirci, “Konya’nın sembolü çift başlı kartal değil, puhu kuşudur. Puhu kuşu kartaldan daha muhteşem bir kuştur. Efsanevi bir kuş olan puhular Konya’ya 3-4 senede bir gelir ve çınar ağacına yaptığı büyük yuvasında sadece şafak vakitlerinde ve insan ağlamasına benzer bir ötüşü varmış. Bolluk ve şenlik olacak senelerde ötüyormuş. Puhu kuşu aynı zamanda Türk ongunlarından bir kuş. İri kulaklı ve kulaklarında da kahverengi renkte tüyleri var. Çift başlı puhu da Selçuklular’da ‘han ve hatun’u sembolize ediyor” şeklinde bilgi verdi.
1963’ün başlarında Arapoğlu Makası’nda tesbih taneleri gibi dizili meyhanelerin bulunduğunu ve Konya’nın şehir ruhunun, yapılan yıkımlarla öldürüldüğünü ve bunlar arasında kadınlar pazarı ile üzümcüler pazarı gibi pazar yerleri ile mezar yerlerinin bulunduğunu sözlerine ekleyen Küçükbezirci, konuşmasını “Bir şehir kültürüyle şehirdir. Devasa bina ve gökdelenleriyle değil. Şehirlerin ruhu vardır. Ruhunu öldürdüğünüz zaman geriye bir şey kalmaz. Veli ve delileriyle, Pazar yerleri ve mezarlarıyla birlikte şimdi biz Konya’nın ruhunu öldürdük! Konya’nın hafızasını yitiriyoruz. Konya’nın kültürel ve folklorik değerlerini koruyamıyoruz. İbrahim Aczî Kendî’nin 1920-30’lu yıllarda yazdığı kabirleri yıkanlara karşı yazdığı bir ağıdı var ki..” şeklinde tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.