
Mert Aslan
KÜRTLERİN BÜYÜK BELASI
Yayınlanma:
Aranızda bugüne kadar bdp ve seleflerinin genel başkan ve milletvekillerinin ağzından Türkiye’nin, hatta Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı güneydoğu Anadolu bölgesinin yaşadığı sorunlara ilişkin herhangi bir çözüm önerisi veya projesi duyan var mı? Ama konuşmaya başladıkları zaman ağızlarından ilk ve en çok çıkan söz “Kürt sorunu”dur değil mi?. İyice reflekse bağladıkları o lafı tekrarlayıp duruyorlar. Peki “Kürt sorunu” derken neyi kastediyorlar? Kürtlerin yaşadığı bölgede altyapı hizmetlerinin yetersiz olduğunu mu? Ekonomik yatırımların yetersizliğini mi? İşsizlik oranının yüksek olduğunu mu? Sağlık hizmetlerinin kalitesizliğini mi? Yaşam standardının düşük olduğunu mu? Maalesef hiçbiri değil… Eskiden kültürel haklardan söz ederlerdi. AK Parti iktidarlarında dil ve kültüre dair hakların iadesinden sonra biraz daha soğukkanlı ve sağduyulu davranacakları sanılıyordu. Hiç öyle olmadı. Olmayacaktı. Çünkü bu sözde siyasal parti ve milletvekillerinin kendilerine ait özgül birer kişilikleri yoktur. Onlar yalnızca birer kukladır. Tepelerinde dikilen baş teröristin iplerini çeke çeke oynattığı zavallı birer kukla… Ne kendi başlarına karar alma hakları vardır, ne de kendi iradeleriyle söz söyleme yetkileri… Devlet açısından aklı olmayan bir nesneye, örneğin bir duvara veya ağaca dönüp dert anlatmanın ne kadar yararı varsa, yasal bir organ olduğu gerekçesiyle bdp’yi muhatap almanın da ancak o kadar yararı olacaktır. İradesizlikleri ile vermeye çalıştığı mesaj da bundan başka bir şey değildir. Hatta artık çoğu zaman açık açık, “İmralı’yla görüşün.” diyorlar.
Bu sözde partinin ekonomik, kültürel ve siyasal haklarla ilgili bir sorununun olmadığı çok açıktır. Dediğimiz gibi, o yönde herhangi bir söylemi de kalmamıştır. Çünkü artık bir tek dertleri vardır: O da, baş katilin dışarı çıkıp testislerini sallaya sallaya gezmesidir.
Bakın! Güneydoğu Anadolu’ya önemli yatırımlar yapılıyor. Bunlardan biri, hava limanlarının yapımıdır. Şırnak, Hakkari gibi illere bile hava alanları yapılıyor; ama terör örgütü bunlara izin vermek istemiyor. Oraya kum taşıyan kamyonları ateşe veriyor. Bilgisayar teknolojisi ile donatılmış okulları ateşe veriyor. “Yöre halkı böyle hizmetleri görürse bizim partiye değil, iktidar partisine oy verir. Görgüsüzlük, zaruret, cehalet ve pislik içinde debelenmeye devam etsinler ki, onları istediğimiz gibi kandıralım, manipüle edelim, davar gibi sürelim.” İşte sırf bu nedenle, o bölgeye giden her türlü hizmeti sabote ediyor, kalkınma ve refahı engelliyorlar; ancak konuştukları zaman “Kürt sorunu” lafı ile başlayıp, onunla bitiriyorlar. Kürt sorunundan kasıtları, güneydoğu Anadolu’nun en azından özerk bir yönetim olması, baş teröristin dışarı salınarak tıpkı Barzani gibi bölgesel özerk yönetimin başkanı olması ve etrafında kendilerine de birer dalkavuk koltuğunun düşmesidir.
Aaaa! Neredeyse unutuyorduk! Yoksa bunlar daha fazla demokrasi mi istiyorlardı? İkide bir “demokrasi” sözünü de kullanıyorlar ya… Burada da sorumuz şudur: Kendi dışındaki diğer bütün partilerin mensuplarından il başkanlarına ve milletvekillerine kadar buldukları herkesi tehdit eden, döven, dağa kaçıran, öldüren bir örgütün isteğinin demokrasi olduğuna inanmak için sadece aptal olmak gerekir. İstedikleri şeyin, demokratik bir ülkenin topraklarının bir kısmında tek sesli bir monarşi yönetimi kurmak olduğunda hiçbir kuşku kalmamıştır. Çünkü devlet kendilerine her gün “Silahları bırakıp gelin, mücadelenizi yasal alanda özgürce sürdürün.” dediği halde şiddetin dozunu git gide arttırıyorlar. Kendisinden başkasının yanında siyaset yapanı ve kendisinden başkasının partisine oy veren yurttaşları öldüren bir partinin demokratik bir düzenin özlemi içinde olduğunu düşünebilir miyiz? Böyle bir demokrasi kültürü ve demokrasi mücadelesi var mı? Bir tek adamlık rejimi hayalleri kuran baş katilin, Eminem diye bilinen Marshall Bruce Mathers’ın “Ben dünyaya gaz sesimi bile dinletirim.” dercesine Rainman adlı parçasında müzik enstrümanlarının melodilerinin birkaç yerine ustalıkla eklediği iğrenç gaz sesleri gibi, boğazından çıkan her sesin kanun olacağı eski tip bir Ortadoğu diktatörlüğü kurma hevesiyle karşı karşıya olduğumuz kesindir. Şüphesiz bütün sorun, İmralı’dan çıkıp güneydoğu Anadolu’da özerk yönetim başkanı olmak isteyen bir tek kişinin parlak kişisel ikbal düşlerinden kaynaklanmaktadır. Gerisi, üfürükten teyyaredir.
Mecbur kalmadıkça silahları bırakmayacaklardır. Çünkü böylelikle ana gelir kapıları olan uyuşturucu ticaretini sürdürebiliyorlar. Çünkü böylece güneydoğu Anadolu’nun gelişip kalkınmasını ve refahın artışını engelleyebiliyorlar. Çünkü böylece ülkenin kasasına sürekli ve önemli miktarda bir maliyet çıkarabiliyorlar. Tersinden bakarsak, silah bırakma halinde uyuşturucu gelirleri kesilecek, devletin teröre ödediği maliyetin kasada kalmasıyla diğerleri gibi kalkınan bölgede yayılan refah ve mutluluk insan ticareti yapmalarına mani olacak ve zaman içinde eriyip gideceklerdir. O yüzden silahları kendi istekleri ile bırakmayacaklardır. Kafalarına vurula vurula bıraktırılacaklardır.
Bu durumda, kendi geleceğini Kürtlerin rezilliği, sefilliği, yoksunluğu, yoksulluğu ve eğitimsizliği üzerine kurmuş olan baş katilden ve onun postası ve tetikçisi gibi davranmak zorunda olan bu lafta siyasal partiden daha büyük sorunu, daha büyük baş belası var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.