Nil yoksa piramitlerde yok, o da yok bu da yok.

 MISIR / Kahire

Gece yarısına doğru Nil’e geliyoruz,
Birazdan bir tekneyle Nil’in üzerinde gezintiye çıkacağız,
Yanımdaki mihmandarımız El-Ezher mezunu Veysel Bey, 

 Bu şehirde tam 15 koca sene geçirmiş. Şimdilerde ticaretle iştigal ediyor.
 Kahire sokaklarında gezerken bazen eski yıllarını hatırlayıp kendi kendine iç çektiğini duydum.

Bir ara Mısır’da ölen ve Kahire’ye defnedilen Şafi mezhebinin kurucusu imam Şafi’nin Mısır ve Nil için söylediklerini aktarıyor: “Mısırlı bir kadınla evlenmedikçe kimse daha önce evlendim demesin, Nil’in suyundan içmeden kimsede su içtim demesin” demiş.

Evlilik boyutunu bilemem ama Nil’in suyunu içmek söyle dursun, ona bakmak bile insana apayrı bir keyif veriyor.

Nil yoksa Mısır’da yok, tüm bu havza da kurulmuş uygarlıklarda yok, piramitlerde yok. Koca kara kıtayı sulayarak dolaşıp gelip, Mısırı ortasından yarıp geçerek Akdeniz’e dökülüyor.
  
Döküldüğü yerde de tatlı su ile deniz suyu birbirine ilahi bir perdeyle karışmıyor. Kuran da Rahman suresinde geçen “aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar” denen, tatlı suyla, tuzlu suyun denizde birbirine karışmadığı yer, Nil'in Akdeniz’e döküldüğü yer. Nil’in kıyısı boyunca restoranlar, birbirinden hoş yapılar, beş yıldızlı oteller uzayıp gidiyor. Yanımızdan geçen teknelerden şarkılı türkülü eğlenence sesleri geliyor.
  
Nil gece bile çok güzel, sıcak yaz akşamı, Nil, iyiden iyiye sarmaya başlıyor insanı.
Tekne gezisi sonrası Nil’in kıyısında bir süre yürüyerek Cleopatra otelin önünden taksiye biniyoruz. Pazarlık usulü 20 Mısır Cüneyine-pound da deniyor- anlaşıyor Veysel Bey. Sokaklar da bizim bildik şahin, doğanlar fink atıyor.
Meğer FIAT, bizim Tofaş’ın eski kuş serisini Türkiye’de sonlandırdıktan sonra üretim hattını Mısıra taşımış.
Şimdilerde geçer akçe yine Türkiye üretimi Hyundailermiş.
 
Kavalalı’nın mezarı
 Gece şehirde milyonlara insanın yaşadığı söylenen mezar evlerin kenarından, Osmanlıya kök söktürmüş Osmanlı Hıdivi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın da içinde defin olduğu Selahattin kalesinin eteklerinden geçiyoruz,
 Kale içinde cami, hemen yanı başında da Kavalalı’nın mezarı varmış.
 Halk içinde sevilen bir figür ama oğlu İbrahim Paşa o kadar değil gibi,
 Kaleye su taşıyan kaç kilometrelik su sarnıcı gerçekten mimari bir deha.
 Nil’in suyunu yıllarca kaleye taşımış,
 
Biraz ilerde sağda bir mahalle camisi içinde İmam Şafi’nin mezarı varmış,
Burada nereye kafanı çevirsen orada takılı kalıyor,
 Kahire gerçekten tarihle kucak kucağa yaşayan bir şehir.
 Mısır halkı oldukça dindar bir halk,
 Türkleri ve Türkiye’yi seviyorlar,
 Türk olduğumuzu öğrenen herkes aynı repliği söylüyor “ Hasan Şaş yavaş yavaş” bütün Mısır bu repliği nasıl, nerede, hangi olay üzerine öğrendi, sekiz gün boyunca bir türlü çözemedim.
 
Taksilerde, işyerlerinde sürekli bir yerlerden Kuran sesi geliyor,
 Şafi mezhebi ağırlıklı belirgin hâkim mezhep,
Bir o kadar da Hıristiyan Katolik Araplar ve Kıptiler de nüfus içinde önemli yere sahip.
Yemekler ağır, baharatlı gibi, burada da Pizza Hut, Starbucks yardımıma koştu.
 
 Haftaya üçüncü yazı, Mısır’ın siyasal yapısıyla yine Mısır’dan.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taner Aydın Arşivi