'Nur' oldu...
Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen törene, Ürdün Başbakanı Avn El Hasavne, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, milletvekilleri, yabancı devlet adamları ve çok sayıda davetli katıldı.
Basın mensuplarının görüntü almasından sonra tören Ahmet Özhan'ın konseriyle başladı. Konserin ardından protokol konuşmalarına geçildi. İlk olarak kürsüye gelen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, 7 yıldır Şeb-i Arus törenlerine katılanların sayısının 1 milyonu geçtiğini belirtti. Bu misafirleri Konya’da bir araya getiren sırrın ‘sevgi’ olduğunu belirten Akyürek, “Sayın Başbakanımızın bu merkezin yapımında ve törenlerin bu boyutlara ulaşmasında çok büyük emeği var. Kendisine Konyalılar adına teşekkür ediyorum” dedi. Vali Aydın Nezih Doğan da konuşmasında Hazreti Mevlana’nın sözlerinden örnekler verdi.
DIŞİŞLERİ BAKANI DAVUTOĞLU’NUN KONUŞMASI
O insanların tarihi ve insanlığı aydınlattığını söyleyen Davutoğlu, o insanlardan sonra gelen nesillerin de ancak ve ancak onlara atıfla anlam kazandığını ifade etti.
Davutoğlu, "İşte Hazreti Mevlana böyle zirve insanlardan biriydi. Hazreti Mevlana'yı büyük kılan, Hazreti Mevlana'nın eserlerini kalıcı kılan işte buydu" dedi.
Mevlana'nın bütün insanları ilgilendiren kadim soruları kendine sorduğunu, onlarla hesaplaştığını, yüzleştiğini ve tefekkür ettiğini belirten Davutoğlu, Mevlana'nın insanoğlunun davranışına yepyeni bir anlam kazandırdığını söyledi.
-"Şeb-i Arus budur"-
İnsanoğlunun bu dünyadaki en büyük sorusunun varoluşun anlamlandırılması sorusu olduğuna işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Gerçek bir insan bütün bir insanlığın varoluşunu anlamlandırmak için önce kendi dünyasına döner, kendi dünyasıyla yüzleşir, kendi gönlünde zenginleşir, hesaplaşır, çile çeker ve sonra da varoluşun anlamıyla ilgili yeni boyutlar kazandırır insanlara. Şeb-i Arus budur. Şeb-i Arus hakkıyla idrak edildiğinde sadece bir geceye mahsus değildir, bir hayat felsefesidir."
Davutoğlu, Şeb-i Arus'un hayat denen bütünlüğün yaşandıkça ve özüne varıldıkça anlam kazandığını insanlara hatırlattığını söyledi.
-Anadolu ruhu-
Mevlana'nın yaşadığı dönemdeki bütün medeniyetlerle bir şekilde temasa geçtiğini anlatan Davutoğlu, Konya'yı "büyük medeniyetin büyük başkenti yapan ruhun" da Hazreti Mevlana ile birlikte taşındığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Tarihle metafiziğin, teoriyle pratiğin, varoluşla anlamın buluştuğu yer Konya, o anlamla buluşan Hazreti Mevlana olmuştur. Biz Konyalılar bu hakikati ne kadar özümsersek ancak o zaman Hazreti Mevlana'nın bu büyük mekanına layık hemşehriler olabiliriz.
Biz, bu büyük medeniyetin temsilcileri, insanlığı aydınlatan medeniyetin temsilcileri, dünyanın her bir köşesine ister diplomasi yoluyla, ister siyaset yoluyla, ister iktisat yoluyla, ister ilim ve irfan yoluyla olsun, dünyaya, her bir köşesine bu ruhu taşıdığımız zaman, bu topraklardan, Anadolu ruhundan bu dünyaya yeni bir ufuk çıkar. Biz buna inanıyoruz. Takip ettiğimiz yol bu yoldur. Bu topraklar bütün insanlığın tecessüm ettiği bir medeniyeti barındırmıştır ve inanıyoruz yine bu topraklardan çıkacak yeni anlayışlar, yeni fikirler, yeni idealler bütün insanlığa ışık tutacaktır."
Törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelemediğini ancak selamlarını gönderdiğini ifade eden Davutoğlu, diğer taraftan Türkiye dostu olan ve "Mevlana aşığı" olduğunu belirten Ürdün Başbakanı Avn El Hasavne'nin törene katıldığını söyledi.
Davutoğlu, Afrika ülkelerinden ve Kosova'dan da törene katılan bakanlar olduğunu ifade etti.
Aslında bugün takip ettikleri diplomasinin ilhamını Hazreti Mevlana'nın yedi öğüdünden aldıklarını belirten Davutoğlu, öfkeye kapılmadan, şefkat ve merhametle, cömertlikle insanlara yaklaşmaya çalıştıklarını kaydetti.
CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU’NUN KONUŞMASI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın adaletli gelir dağılımını ve sosyal adaleti yüz yıllar öncesinden vurguladığını ve öğütlediğini belirterek, ''İşte Mevlana budur, işte İslam budur'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın 738. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus törenine katılarak, bir konuşma yaptı.
Bütün insanlık için yüksek bir değer ifade eden Hazreti Mevlana'nın yaşadığı ve yattığı yer olduğu için Konya'yı ''şan ve şerefi yüksek bir şehir'' olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın ruhaniyetinin Konya'nın manevi iklimini beslemeye devam ettiğini kaydetti. Mevlana gibi değerlerin dünyaya ancak bin yılda bir geldiklerini belirten Kılıçdaroğlu, ''Ne mutlu Konyalı kardeşlerime ki onlar Mevlana'nın hemşehrisi, komşusudurlar'' dedi.
Mevlana'nın ölüm gününe ''düğün gecesi'' derken insanlığa verdiği mesaja işaret eden Kılıçdaroğlu, bugün insanlar için soğuk, ürkütücü ve dramatik bulunan ölümün Mevlana'da 'düğün gecesi'ne dönüşmesinin ''sevmek'' ile açıklanabileceğini ifade etti. Mevlana'nın hayattan bezmiş, dünyadan bıkmış bir kişi olmadığını, tam tersine hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmış bir insan olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Öyleyse işin sırrı nedir? Bu duygu, bu düşünce, bu tutku, bu neşe nereden kaynaklanıyor? Aslında buradaki 'düğün gecesi' kavramı tek başına Mevlana'nın bütün söylediklerinin hülasasıdır. Mesele sevmektir. Şöyle der Hazreti Mevlana: 'Dünyada sevgiye dair ne varsa ben orada varım, savaşa dair ne varsa ben orada yokum'.
Sevgili Mevlana dostları, mesele yaratanı ve onun yarattığı her şeyi sevmektir. Çünkü kainat sevgi üzerine yaratılmıştır. Yüce Allah, 'Ey Habibim şayet sen olmasaydın alemleri yaratmazdım' buyuruyor. Öyleyse yaratılmış her şeyin yaratılış sebebi Allah'ın Peygamberine duyduğu sevgidir, duyduğu aşktır. Yani Allah herşeyi severek yaratmıştır.
Mevlana'nın ruhunu coşturan, duygularını kanatlandıran, düşüncelerini besleyen asıl kaynak budur. Mevlana'nın hayatla olduğu kadar hayatın bütün nimeti, neşesi, külfeti ve eziyetiyle de barışık olmasının sebebi budur. Mevlana'nın ölümle bu denli barışık olmasının sebebi de budur. Yani varlığını ve benliğini kuşatan sevgidir. Sevgi olmazsa barış da olmaz. Mevlana, ete kemiğe bürünmüş sevgidir, barıştır, aşktır. Mevlana İslam'dır, İslam'a aittir. Onu hakikate götüren yol Peygamber'in yoludur, Kur'an'ın yoludur. Çünkü İslam barış demektir, çünkü İslam barış dinidir.''
-''Göründükleri gibi oldular''-
Mevlana'yı, eserlerini ve mesajlarını evrensel hale getirenin İslam dini olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın bir deha olduğunu, aksi takdirde ilahi hakikati bu kadar yüksek bir sanat ve estetikle ifade edemeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın en ümitsiz zamanda bile insanlığa ümit aşılayabildiğini belirtti.
Yaşadığı 13. yüzyılı ''Bu coğrafya için bir kaos asrıdır'' diye niteleyen Kılıçdaroğlu, Haçlı ve Moğol saldırılarının İslam coğrafyasını tam bir yangın yerine çevirdiğini, o döneme çaresizlik, yalnızlık ve umutsuzluk duygularının egemen olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Büyük felaketler, büyük travmalar, büyük yıkımlar insanların sadece maddi varlıklarını tahrip etmez, değerler sistemini de alt üst eder, iç dünyalarını da yıkıma uğratır. Şayet böyle zamanlarda insanın iç dünyasındaki yıkımı tamir edecek, insanı asli benliğine döndürecek gönül mimarları çıkmazsa toplumların kurtuluş şansı kalmaz. Bir yanda Mevlana bir yanda Hacı Bektaş bir yanda Yunus Emre, hasılı tüm Anadolu erenleri insanı sevgi ve barış potasında yeniden yoğurarak, şekillendirerek yepyeni, taptaze bir toplum inşa etmişlerdir.
Peki bu insanlar bunu nasıl başarmışlardır? Tek bir izahı var. Evrensel bir yol izlediler. Sevgili Peygamberimizin metodunu uyguladılar. Göründükleri gibi oldular yani sözlerine ve hayatlarına riya karıştırmadılar.
-''Mevlana bizimle çağdaştır''-
Mevlana'nın ''İlim ve hikmet helal lokmadan doğar, aşk ve incelik helal lokmanın ürünüdür'' dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, insana verdiği değerin sonucu olarak onun düşüncelerine saygı göstermeyi de esas aldığını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın bu konuda, ''Düşünce özgürlüğü kutsaldır. Düşünceler sorgulanamaz. İnsanın içi bir özgürlükler alemidir. Düşünceler latiftir, onlara hükmolunamaz. Bunlar, havadaki kuşlar gibidir'' dediğini anımsattı.
Tevazu ve yokluğun Mevlana'nın en belirgin vasfı olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, bu konuda da Mevlana'nın ''Sarığım, cübbem, başım / Üçü de on para etmez / Benim ismimi cihanda işitmedin mi sen? / Ben kimse değilim, ben yokluğum'' sözlerini aktardı.
Kılıçdaroğlu, Mevlana'nın yaşadığı yüzyılda kalmış bir değer olmadığını vurgulayarak, Mevlana'nın bizlerle çağdaş olduğunu belirtti. Aynı sözcükleri kullananların dilinin değil, aynı referansları kullananların dilinin ortak olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
''Mevlana bugün de birlik ve beraberliğimizin çimentosu olmaya devam etmektedir. Mevlana bizim zihin coğrafyamızdaki bütün toplumların ortak bayrağıdır. Mevlana gibi değerleri çekip aldığınız zaman zihin dünyanız paramparça olur.
Yüzyıllardır tekrarlanan, az önce de tekrarlanan ve her tekrarladığımızda da ruhumuz okşayan, insanlığımızı hatırlatan Mevlana'nın yedi öğüdüyle sözlerime son vermek istiyorum: Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkatte ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazuda toprak gibi ol. Hoş görmede deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.''
BÜLENT ARINÇ'IN KONUŞMASI
Gecede son olarak kürsüye gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Bütün sanatkarlar, bütün edebiyatçılar ve şairler esasen Hazreti Mevlana'nın işaret ettiği sevginin, muhabbettin kaynağını aramaktadır. Bu ebedi kaynak Mevlana'nın 'kölesiyim' dediği Kur'an-ı Kerim'dir'' dedi.
Arınç, Mevlana'nın 738. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri kapsamında Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus töreninde yaptığı konuşmada, ulu bir zatın düğün merasiminde aynı hissiyat üzerine toplandıklarını söyledi.
''Bu güzel gecede sadece bu salondaki insan sayısı kadar değiliz. Bu gece, milyonlarca insanın gözü ve gönlü burada. Bu geceyi Şeb-i Arus'u, bir dua ve niyaz günü olarak idrak eden herkesi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum'' diye konuşan Arınç, dünyanın ve ülkemizin dört bir köşesinden buraya 8 asır evvel tutuşan ve gün geçtikte aydınlığı artan bir kandilin aşk ışığında buluşmak için geldiklerini vurguladı.
Bir halk aşığının, sohbet ve sema meclisinde hep birlikte Kabe-i Muazzama'ya yönelmek için geldiklerini dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
''Burada Medine-i Münevvere'nin mübarek kokusunu duymak için geldik. Bu gece, bize Kur'an'ın yolunu gösteren, bizi Resulullaha çağıran Hazreti Mevlana'nın miras bıraktığı temiz aynadan suretimize ve siretimize bakacağız. Allah'a yürüdüğü geceyi vuslat gecesi, düğün gecesi olarak isimlendiren bir aşığın, gerçek bir aşığın kulluk bilincini yüreklerimizde duymaya geldik. Unutmayalım ki, bizler burada bir gösteride değiliz. Törenlerden bir törende de değiliz. Biz muhabbet ve zikir meclisindeyiz. Sema başta olmak üzere burada bütün semboller, bütün göstergeler bize sadece Allah'ın sıfatlarını ve tecellilerini hatırlatacaktır. Mevlana'yı anlamak onun nasıl bir kul olduğunu ve bize nasıl bir örnek olduğunu anlamaktır. Kul oldum, kul oldum, kul oldum... İşte bu meclisler, ezelde bize verdiğimiz sözü hatırlatmaktır.''
Arınç, Allah dostlarının en önemli hasletlerinden birinin de Allah'ı hatırlatmaları olduğunu ifade ederek, ''Hazreti Mevlana'nın ön adı Muhammeddir. O muhabbetin dili evrenseldir. Bu memleket baştan başa bu muhabbetle yoğrulmuştur. Burada bütün renkler, bütün desenler, bütün kokular, birbirinde erimiş ve bir olmuştur'' dedi.
-''Bu ebedi kaynak Mevlana'nın 'kölesiyim' dediği Kur'an-ı Kerim'dir''-
''Aramıza sevgisizliğin ve nefretin girmesine izin vermeyeceğiz'' diye konuşmasını sürdüren Arınç, şöyle devam etti:
''Bize bu yolu gösteren büyüklerimize sonsuz hürmet içinde olacağız. Onun için burada sevgiyle yoğrulmuş bu zikir meclisinde hepimiz aynı duygular içindeyiz. İnsan olmamız hasebiyle yükümüz ağırdır. Allah'a kulluk yaparak yükümüzü hafifleteceğiz. Kul olmak beşer aşamasından insan olma aşamasına çıkmaktır. Kul olmak, bütün köleliklerden azat olmaktır. Bu topraklarda yüzyıllardır kurulan meclislerin bize verdiği mesaj budur. Kur'an-ı Kerim'de yüce rabbimiz bize bildirdi ki, 'kalpler ancak ve ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur, teskin olur. Bugün birey olarak, toplum olarak, insanlık olarak büyük sınavlardan geçiyoruz. Çoğu kez verdiğimiz sözü unutuyoruz, birbirimizin kalbini kırıyoruz, birbirimize üstünlük yapıyoruz. Modern dünyanın bütün müspet gelişmelerine rağmen çatışma, kavga ve rekabet duygusu kontrol altına alınamıyor. Bütün sanatkarlar, bütün edebiyatçılar ve şairler esasen Hazreti Mevlana'nın işaret ettiği sevginin, muhabbettin kaynağını aramaktadır. Bu ebedi kaynak, Mevlana'nın 'kölesiyim' dediği Kur'an-ı Kerim'dir. Mevlana susuz insanın suyu araması gibi, suyun da esasen insanı aradığını söyleyerek bizi çeşmenin başına çağırır. Bütün Allah dostları da bizi Allah'a çağırıyor. Ne var ki şeytan da boş durmamaktadır. Suyun başına giden yolları kesmekte ve binbir tuzak kurmaktadır. Bu tuzaklardan kurtulmazsak bu sınavı kaybederiz.''
Konuşmaların ardından sema gösterisi gerçekleştirildi. Şeb-i Arus yapılan duayla son buldu.
....












Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.