Son dakika son olur mu?

Bu yazının konusu son ana kadar “Türk” olmanın bu topraklara kattığı değer olacaktı. Lakin bir son dakika haberi yazıyı baştan başa değiştirmeme neden oldu. Konu aynı kaldı belki ama kelimeler ve cümleler farklılık kazandı.

 

Türk, Anadolu’ya ayak bastığı andan itibaren, bu toprakları vatanlaştırma çabasını hep kendi tarzı ve tavrı ile destekledi. Anadolu, Türk’ün elinde özündeki cevheri gün ışığına çıkardı, değeri arttı, perçinlendi, üstüne yeni kıymetler kazandı. Bu topraklar vatan olurken, havası, suyu, yeşili, mavisi üzerinde yaşayana bağrını açmakla kalmadı, üzerinde yaşayanın karakteri ile özdeşleşti.

 

Türk, bu toprakların sınırını çizerken, haritada gösterilecek bir yerden ziyade, kendisi ile anılacak ve kendisinin mührünü taşıyacak bir hat çizdi. Şimdi, bu topraklardan başlayarak Türk’ü ve onun, inançlarıyla şekil almış gövdesini, İslam ile beslenmiş ruhunu zihinlerden silme çabasını görüyoruz.

 

İki düzine asker, bir bölüğün dörtte biri dört saat kadar sürede hayatlarını yitiriyor gözlerimizin önünde ve biz bir son dakika haberi olarak okuyoruz televizyon manşetlerinde. Buna “savaş” diyorlar bazıları. Kim kiminle savaşıyor, kim kimin tarafında Allah aşkına.

 

Saldırı farklı noktalara, aynı zamanda yapılıyor. Yapanın adı yok, kimin adına yapılıyor o da meçhul, elde üç harfle ifade edilen bir yapının işaretleri ve kendilerinin bile inanmadıkları hedefler.

 

Zamanlama dikkat çekiciymiş, yeni anayasa süreci sabote edilmek isteniyormuş. Geçen yıl aynı gün sınır kapısından gelen görüntülerin yıl dönümüne dek getirilmiş. Daha üç beş gün öncesinde baş komutan o bölgeyi ziyaret etmiş de, “sen buralara nasıl gelirsin, buraların hakimi biziz!” demek istemişler. Yok efendim yok, bizzat cana kıymaya gelmişler, o canların ait oldukları bütünlüğü, yaşama sevincini katletmeye gelmişler. Bunların mesaj verme derdi filan olamaz ki zaten. Bak, içim yanıyor diye, ben bu yazıyı yazdığıma göre gülüyorlardır, “başardık” diye.

 

Yazarlar, çizerler, stratejistler, uzmanlar, politikacılar konuşacaklar, konuşsunlar. Bugün bu kadar can verdiğimize göre çözüm ya çok uzaklarda kaldı, ya ışık doğudan yarın doğacak. Sahi, doğmayan bir gün oldu mu hiç şimdiye kadar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi