Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak en önemli kriter
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, parti olarak, Türkiye ve coğrafyalarındaki tüm inançlara, mezheplere, meşreplere, etnik kökenlere, kültürlere karşı eşit mesafede durduklarını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir. Bunun dışındaki her özellik, yani mezhep, meşrep, tutulan yol, yaşam tarzları bizim için birer zenginlik alametidir" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmaya, vefat eden eski TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'na Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı dileyerek başladı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında, geçen hafta gerçekleştirdiği Avusturya ve Fransa temaslarına yer verdi. Beraberindeki heyetle geçen perşembe günü Avusturya'nın başkenti Viyana'ya gittiklerini anımsatan Erdoğan, ayaklarının tozuyla oradaki kardeşleriyle biraraya geldiklerini, kucaklaştıklarını anlattı.
Avrupalı Türk Demokrat Birliği'nin 10. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında düzenlediği toplantının, Viyana'da yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı salonda yapıldığını anımsatan Erdoğan, birliğin daha büyük salon talebinin, çeşitli bahanelerle karşılanmadığını söyledi.
Erdoğan, Avusturya'daki vatandaşların, akın akın toplantıya geldiğini dile getirerek, hem salon içinde hem dışında çok büyük coşku, heyecan olduğunu kaydetti. Erdoğan, saatlerce dışarıda bekleyen vatandaşların da salondaki konuşmayı sonuna kadar izlediğini ifade ederek, dışarıda da açık hava mitingi yaparak, onlarla buluştuğunu anlattı. Erdoğan, "Türkiye'yi, Türkiye'deki mitingleri aratmayan, heyecanın, coşkunun, muhabbetin zirve yaptığı anları hem Avusturyalı kardeşlerimiz yaşadı, hem de bizlere yaşattılar" dedi.
Avusturya'dan sonra gittiği Paris'te de Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüştüğüne işaret eden Erdoğan, heyetler arası toplantı gerçekleştirdiğini kaydetti.
"Yurt dışındaki kardeşlerimize yansıdığını gördük"
Erdoğan, Türkiye-Fransa ilişkilerini ele aldıklarını, askeri, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel alanlarda neler yapabileceklerini konuştuklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir güncelleme diyebileceğim, geleceğe yönelik plan oluşturduk. Cumartesi günü, Fransa'nın aynı zamanda Türkiye'de bugün itibariyle bin 200'ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla büyükelçiliğimizde kahvaltı yaptık, Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri birlikte değerlendirdik. Paris'teki resmi temaslar esnasındaki yaptığımız bu görüşme, Türkiye'deki yatırımların geleceğine yönelik de adeta bir yeni değerlendirme fırsatı verdi. Arzuları, talepleri nelerdir, bunları dinleyerek, bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik de yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik. Resmi temasların ardından Lyon kentine geçtik. Bölge Valisi, Belediye Başkanı ile görüştük. Lyon'da Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin düzenlediği vatandaşlar buluşmasına katıldık. Çeşitli kentlerden gelen yaklaşık 20 bin vatandaşımızla buluştuk. Baştan sona dinmeyen heyecanla hasret giderdik. Birliğin 10. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında, Köln, Viyana ve Lyon'da vatandaş buluşmaları yaptık. Orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin her açıdan son derece yüksek olduğunu gördüm. Dışarıdaki gurbetçilerimiz, geçmişte olduğu gibi Türkiye adına kaygılanmıyor, Türkiye'deki gelişmelerden dolayı hüzünlenmiyorlar. Tam tersine büyüyen, güçlenen, dünyada itibarı artan bir Türkiye'nin yurt dışındaki kardeşlerimize de birebir yansıdığını gördük."
"Yurt dışındaki vatandaşların sorunlarını çözmek"
Erdoğan, yurt dışındaki vatandaşların sorunlarını çözmek ve haklarını genişletmek için önemli adımları, girişimleri olduğunu dile getirdi.
Mavi Kart uygulaması ile vatandaşlık sorunlarına çözüm ürettiklerini, askerlikle ilgili konularda kolaylık sağladıklarını belirten Erdoğan, uzun bir mücadelenin ardından getirdikleri, bulundukları ülkelerde oy verme hakkının, bu ülkelerdeki vatandaşların Türkiye ile irtibatlarını daha da güçlendirdiğini söyledi.
Erdoğan, yurt dışındaki vatandaşların ilk kez cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanacağına işaret ederek, bu kişilerin bundan sonraki genel seçim, halk oylamalarında, Türkiye'ye gelmelerine gerek kalmadan, bulundukları ülkelerde demokratik tercihlerini yapabileceklerini anlattı.
Yurt dışında cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk turunun, 31 Temmuz- 3 Ağustos'ta, seçimlerin ikinci tura kalması halinde 17-20 Ağustos tarihlerinde olacağını belirten Erdoğan, büyükelçiliklerin, oy kullanma işlemlerinin altyapısını oluşturmak, seçimlerin sağlıklı şekilde yapılmasını, katılımın yüksek olmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.
Erdoğan, Fransa'dan sonra döndükleri İstanbul'da pazar günü AK Parti İstanbul il teşkilatının, İl Danışma Meclisi toplantısına katıldıklarını dile getirdi. Erdoğan, katılımı yüksek, verimli toplantı gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Daha sonra Milli İrade Platformu'nun düzenlediği sivil toplum kuruluşlarının buluşmasına katıldıklarını ifade eden Erdoğan, 160'tan dan fazla sivil toplum örgütü, dernek ve vakfın yöneticileriyle buluştuklarını anlattı. Erdoğan, 20 kuruluşun yöneticilerinin söz aldığını anımsatarak, "O buluşmadaki hissiyatı sizlerle paylaşmak isterim. Sevgili Peygamberimiz, 'Ümmetimin ihtilafı rahmettir' buyurdular. Elbette ihtilaftan kasıt fitne, nifak değildi, hele hele bugün coğrafyamızda yaşandığı türden çatışma hiç değil. İstikamet, menzil belliyken meşru, gayrimeşru, helal ve haram çizgileri belliyken, bu daire içinde kalmak suretiyle farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtifal olarak Hz. Peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti" diye konuştu.
"Seçim sonuçlarını önümüze almadık"
Başbakan Erdoğan, her insanın, nevi şahsına münhasır olduğunu dile getirdi.
Fikirlerin, becerilerin, birikimlerin, mezheplerin, meşreplerin, tutulan yol ve yöntemlerin farklı olabileceğini belirten Erdoğan, bu farklılıkların bir çatışma, ayrışmanın değil, tam tersine renkliliğin yani zenginliğin belirtisi olduğunu vurguladı.
AK Parti olarak Türkiye'deki ve coğrafyalarındaki tüm inançlara, mezheplere, meşreplere, etnik kökenlere, kültürlere karşı hep eşit mesafede durduklarını ifade eden Erdoğan, her zaman kucaklayıcı ve yapıcı davrandıklarını söyledi.
Erdoğan, hiçbir ferdi, hiçbir grubu, "bize oy verenler veya vermeyenler" diye asla ayırmadıklarının altını çizerek, yatırım yaparken, hizmet üretirken, vatandaşın yaşadığı yere eser götürürken asla ve asla seçim sonuçlarını önlerine almadıklarını kaydetti.
"İnançlarının gereğini yerine getirmesi önündeki engeller"
Kimin nereye oy verdiğini, asla ve asla bir kriter olarak kullanmadıklarına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kriterlerimiz bellidir; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir. Bunun dışındaki her özellik, yani mezhep, meşrep, tutulan yol, yaşam tarzları bizim için birer zenginlik alametidir. 77 milyona bu nazarla baktığımız gibi, Türkiye'deki dini yapılanmalara, cemaatlere, vakıf ve derneklere de aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler ya da vermesinler, bizim yöntemlerimizi tasvip etsinler ya da etmesinler, hepsinin özgürce faaliyet gösterecekleri, özgürce fikirlerini ifade edebilecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesi içinde olduk.
On yıllar boyunca örgütlenmenin, örgütlerin, özellikle dernek ve vakıfların üzerinde çok ciddi baskılar oldu, çok ciddi zulümler yapıldı. Türkiye'de farklı olan, farklı düşünen, makbul vatandaş kalıbına girmeyen herkes, her grup, on yıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerinin kimlerin toplayacağı dahil bu ülkede bir dönem çok büyük tartışmalara, zulümlere sahne oldu. Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi, sana ne ya, bunu istediğim yere veririm, nasıl olur da buna müdahale edersin. 'Hayır ben nereye istiyorsam oraya vereceksin' dediler. Böyle bir anlayış olabilir mi? İşte bu ceberut, zulme dayalı bir anlayışın uygulamasıydı. Bu tartışmaların, zulümlerin, engellemelerin hemen hepsine biz son verdik. Dedik ki 'Kardeşim, bu kurban senindir, derisi de senindir, nereye istersen oraya verirsin, kimsenin buna müdahale etme hakkı yoktur'. Hristiyan, Musevi, Müslüman, tüm inanç sahiplerinin inançlarının gereğini yerine getirmesinin önündeki engelleri tek tek kaldırdık ve kaldırıyoruz. Bir çok azınlıklara ait gayrimenkullere el konulmuştu. Bütün bu gayrimenkulleri bu vakıflara tek tek biz iade ettik. Şu ana kadar iade ettiğimiz vakıfların gayrimenkullerinin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette. Niye bu bizim değil, öyleyse sahibine vermek, bizim görevimizdir. İşte biz bunu yaptık. Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı, birilerinin on yıllar boyunca toplumu korkuttuğu gibi Türkiye bölünmedi, parçalanmadı. Azınlık vakıflarıyla, azınlık ibadethaneleriyle ilgili bu adım, muhalefet partileri tarafından adeta sürekli sömürüldü ve şunu söylediler, 'bu Türkiye'nin sonu olur' dediler, oldu mu, hayır. Aradan yıllar geçti, var mı bir sorun."
Siyasette çırak bile olamadı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisiyle ilgili sözlerine cevap veren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu sabah yaptığı konuşmasına bakıyorsunuz Bahçeli'nin... Aman yarabbi baştan aşağı tamamıyle ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Tamamıyla bir müfteri edasıyla, iftiralarla dolu bir konuşma. MHP'li kardeşlerime sesleniyorum; MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Yapısı buna musait değil."
Erdoğan, "Terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan bahsediyor. Meydanlarda defaatle söyledim, ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin "Pınarhisar'da yattığın günleri arayacaksın" dediğini, orada yatışının nedeninin asilliğinin ifadesi olduğunu vurgulan Erdoğan, "Pınarhisar senin düşündüğün ve istediğin günler değil zaten. Eğer o tür günler yine gelecekse biz öper başımıza koyarız. Bunda herhangi bir sıkıntı yok" dedi.
Yargı güvenirliği kalmadı
Erdoğan, "Yargı, bütün devlet kurumları içerisinde güvenirliği itibariyle son sıraya düştü. Güvenirlilik diye bir şey kalmadı. Yargının kendini check etmesi gerekiyor" diye konuştu.
Cezaevinden çıkan isimlerin intikam ifadeleri kullandığına işaret eden Erdoğan, "Bazıları cezaevinden çıkınca orada intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa intikam ifadelerini kullanmayı bırak da kendine gel. Daha hala kendine gelememişsin. Önce bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak, kılavuz ortada, kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz" dedi.
Erdoğan, "Böcek" soruşturmasına ilişkin şunları kaydetti:
"Bir ülkenin başbakanının ofisine dinleme cihazı konulması sadece o başbakanın şahsına değil, o ülkenin tamamına yapılmış çok büyük bir ihanettir. Başbakan'ın ofisine bu böcekleri koyanlar kim bilir millete neler yaptılar, neler yapıyorlar? Binlerce, onbinlerce sanatçısına, ilim adamına varıncaya kadar herkesi dinlemişler. Bu ülkede polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine dinleme cihazı koyuyorsa yarın gidip hakimin, savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları da ne malum?"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.