UTANÇ ADASI

     Nasıl biri olursa olsun, ulusal egemenliğin tek meşru kaynağı olan halkın oyları ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli makamına seçilmiş bir kimsenin bu şekilde katledilmiş olması karşısında yüreği burkulmayacak bir insanın ruh halini anlamakta zorluk çekerim; ama ne yazık ki etrafımızda hala böyle tipler dolaşıyor ve avaz avaz bağırıp salyalar saçarak işlenen hunhar cinayeti savunma edepsizliğini sergiliyorlar. Beyinleri yıkanmış zavallılar, adi bir cinayeti devrim sanıyorlar.

    Burada, önemli bir şeye dikkat çekmek istiyorum. En azından 27 Mayıs’la ilgili haber ve belgeselleri izleyen herkesin dikkatini çekmiş olmalıdır ki, o gün Merhum Başbakanımız Adnan Menderes’in idealist söylem ve icraatları karşısında rakibi olan siyasal partinin öne sürdüğü argümanlarla bugünkü Başbakanın durumu ve aynı muhalif partinin karşı söylemleri arasında inanılmaz benzerlikler vardır. O gün iktidarı ezici bir halkoyu desteği ile ikinci kez kazanan Demokrat Parti ile bugün yine yakın bir çoğunlukla ikinci kez iktidar koltuğuna oturmuş olan Başbakana yöneltilen suçlamalar hemen hemen aynıdır: İktidar şımarmıştır, sorumsuzlaşmıştır, kendi hukukunu yaratmaktadır, tek parti vesayeti veya sivil diktaya meyletmektedir ve benzerleri… (Oysa demokrasi zaten halkın iradesi ile gelen sivil otoritenin diğer kurumlar üzerindeki vesayeti demek değil midir?)

    İşin daha vahim olan yanı, bu söylemleri dile getiren aynı çevrelerin bugünkü T.C. Başbakanını da aynı darağacında görebilmek için can atarmış gibi bir izlenim veriyor olmalarıdır; ama o cinayetin utancı ve laneti onların yakasını hiçbir zaman bırakmamış ve masumların kanı ile kirlettikleri iktidar koltuğunu onlara haram etmiştir.

    O üç aziz şehit için adanın en hakim noktasına görkemli bir anıt mezar yapılarak naaşları oraya nakledildikten sonra orası ziyarete açılarak bir biçimde bir çekim merkezi haline getirilmeli, ayrıca mutlaka o utanç gününü anlatan kaliteli prodüksiyonlar yapılmalıdır. 

        Geçen gün o hazin cinayeti protesto etmek amacıyla gösteri yapan birileri, Yassıada’nın “demokrasi adası” olmasını talep etmişlerdi. Bunun iyi bir fikir olduğundan emin değilim. Daha doğru olan, şeytanın emir ve komutası altında Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başbakanı ile birlikte iki bakanının ve onların şahsında hukukun öldürüldüğü bir yer yalnızca bir “utanç adası” olarak adlandırılmayı hak etmektedir.

 
 Evet, ben oraya “utanç adası” diyorum ve her yılın 27 Mayıs gününün “utanç günü” ilan edilmesini diliyorum…

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi