YAŞAMINI GERÇEK UĞRUNDA TEHLİKEYE ATMAK

“Vitam vero impendenti”, yani “yaşamını gerçek uğrunda tehlikeye atmak”…
 J.J.Rousseau, Juvenal’in bu sözlerini kendisine şiar edinmişti. Ne kadar hayranlık verici!
 Evrensel ölçekte baktığımız zaman hangi konuda gerçeğin veya doğrunun ne olduğu konusunda tam anlamıyla uzlaşabileceğimiz insanların sayısının çok fazla olduğunu söyleyemeyiz. Dünya çapında kabul edilmiş ya da üzerinde uzlaşılmış gerçekler ve doğrular olduğu gibi, ortalıkta birçok uluslar arası yalan ve efsanenin fır döndüğü de âşikârdır. Örneğin daha önce başka bir yazımda da değindiğim gibi, uluslar arası yalanlardan biri de “evlilik=mutluluk” mitidir; oysa evlilik mutluluk için değildir, mutluluk da getirmez. Evlilik daha düzenli, daha erdemli bir yaşam sürmek, öte yandan soyağacı temiz ve ahlaki değerleri yüksek bir nesil yetiştirmek içindir. Yani gereklidir. Onun içinde yer yer bazı çikolata parçacıklarına rastlanabilir; ama onlar gündelik hayatın içinde doğal olarak rastlayabileceğinizden daha fazla değildir. Artık seçeneklere sahip olmamanın, hayal kuramamanın ve belki ikisinin de özeti sayılabilecek olan “özgürlük”ten yoksun bırakılmanın mutluluk getirebileceğine inanmak için sadece uyurgezer bir budala olmak gerekir?
Her neyse… Demek istediğim şu ki, ulusal ve evrensel, ama oldukça parıltılı bu tür palavraların sayısı belli değildir. Gözünüzü, daha doğrusu beyninizin perdelerini biraz açın yeter, bugüne dek hangi masallar ve mavralarla uyutulduğunuzu hemen görmeye başlarsınız.
Kendisine çok sevgi ve hayranlık beslemekle birlikte bazı konularda asla anlaşamayacağımızı bildiğim için de içimde hep bir burukluk duyduğum, ama adını vermek istemediğim dünyaca ünlü bir sosyolog Paris’te sürgünde bulunduğu dönemde bir lokantada yemek yerken, yan masada yemek yiyen bir adamın aynı zamanda dönüp boynunu uzatarak elindeki gazeteyi (Le Mond) okumaya çalıştığının farkına varınca, aralarında bir diyalog başlar.
Adam sosyoloğa o kadar dalmış bir halde neyi okuduğunu sorar. O da Afrika’da bir ülkede (Üzgünüm, şu anda ismini hatırlamıyorum) o günlerde mevcut yönetime karşı ciddi bir haklar ve özgürlükler mücadelesi vermekte olan falanca siyasal hareketle ilgili gelişmeleri takip ettiğini söyler. Bunun üzerine sonradan bir Musevi olduğunu da itiraf edecek olan adam alaycı, küçümseyici bir şekilde gülümseyerek bakar ona. Sosyoloğumuz ilk anda bu tavra bir anlam veremez; ama bu kez kendisi aynı soruyu ona sorar:
“Siz neyi okumaya çalışıyordunuz?”
“Borsa haberlerine bakıyordum.” der ve devam eder: “Ben ortalama bir vatandaşım. Aldığım maaş belli, giderlerim bellidir. Ayrıca borsada bir miktar yatırımım var. Eğer borsa şu kadar puan düşerse, şu kadar kaybım olur ve yaşam standardım düşer ya da tersi… Örneğin oradaki gelirim şu kadar düşerse bu lokantada ayda üç kez yediğim yemeği bire indirmek zorunda kalırım ve benzerleri...”
Kısacası adam borsadaki muhtemel dalgalanmalara göre uzunca bir pozitif ve negatif hesap dökümü koyar ortaya. Sonunda ise başını kaldırıp muhatabının yüzüne bakarak şöyle der:
“Ben yaşadığım hayatın standartlarımı doğrudan doğruya etkileyen bir işle ilgileniyorum; oysa sen sana hiçbir faydası olmayan bir şeyle ilgileniyorsun.”
 Bizim sosyolog diyor ki:
 “Birbirimize baka kaldık. O anda ikimiz de birbirimizin gözüne o kadar aptal göründük ki!”
Gerçek tektir, doğrularsa genellikle görecelidir. Gerçekleri görebilir, ama yine de onları her zaman olması gerektiği gibi yorumlayarak doğrulara ulaşamayabilirsiniz. Başkalarına gerçeği her zaman gösteremez, doğrunun ne olduğunu anlatamazsınız. Çünkü insanların bilişsel ve kültürel arka planları, çıkarları ve niyetleri çoğu zaman onları kişiselleştirir ya da dondurur. Sizi duygulandırıp ağlatan bir gerçek, başkalarını kahkahalarla güldürebilir. Sizi uykularınızı kaçıracak kadar ilgilendiren bir doğru, başkalarının gözünde inanılmaz bir aptallık olabilir.
“Dünyanın ve Mahşerin Efendisi” Hz. Muhammed’in yaptığı duaya eşlik edelim, Yüce Dost’tan doğruları ve gerçekleri “olduğu gibi” görmeyi dileyelim ve bunun için çaba harcayalım. Onların bilgisi bize lütfedildiği zaman ise, yine Hz. Muhammed’in yolunu izleyerek onu haykırmaktan asla çekinmeyelim, yaşamımızı tehlikeye atmak pahasına olsa bile… 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mert Aslan Arşivi