Yolsuzluk haberlerinin arkasında çıkar oyunu mu var?

Yolsuzluk haberlerinin arkasında çıkar oyunu mu var?
Yeni Şafak köşe yazarı İbrahim Kahveci'nin gözünden medyaya farklı bir bakış...
Yeni Şafak köşe yazarı İbrahim Kahveci'nin gözünden haberciliğe farklı bir bakış...
 
 
Haber anlayışımızın farklılığı bu kadar olmamalıdır. Bir kısım medyada ne zaman bir yolsuzluk dosyası şeklinde haberler kamuoyuna sunulsa, bir süre sonra daha büyük bir çıkar oyununu duymaktan bu millet bıkmıştır.
 
Özelleştirme idaresine yüklenince artık anlıyoruz ki özelleştirme idaresinden bir kaymak yaratılmak üzeredir. Ne zaman -İŞ- ortağına yükleniyorsan, anlıyoruz ki burada iş ortağı sıkıştırılacak ve büyük kaymak gruba kalacaktır.
 
Veya tersi durumları da rastlamışızdır. Başarıları yere göğe sığdırılamayanların, beklentiler karşılanmadığında yerin dibine itilmeleri de hep canlı örnek olmuştur.
 
Bir haberin araştırma kriteri objektif ise o haber bence haberdir.
Ahmet alırken sessiz kal, Mehmet alırken "oh ne güzel" deyiver,
 
Ali alırken adı topluma hizmet olsun,
 
amma
 
Senden değilse adı "peşkeş" olsun.
 
Bu kadar ayrımcılık bir haber anlayışının ürünü olabilir mi? Açıkçası ben bu anlayışı hiç mi hiç tasvip etmiyorum.
 
Şimdi TEKEL eylemi modadır. Orada siyaset var, orada hükümet var. O zaman meydan haber çaptırmaya uygun mu kabul edeceğiz. Mesela özel sektör ne yapıyor? Orada yaşanan onca haksızlığa ses çıkarmayıp, görmezden mi geleceğiz? Elbette hayır.
 
Uzel'de çalıştıkları 7 ayın maaşını bile alamadan tazminatsız şekilde peş parasız işçiler sokağa bırakılırken bugünkü işçi savunucuları neden görmezden geldi? Özel sektörde kriz fırsatçılığı ile maaşları düşürülen yüzbinlerce işçi kimsenin ilgisini niye çekemedi? Doğan Grubunda çalışan basın arkadaşlarımdan aldığım işçi haberleri oldukça fazladır. "Bari sen yaz, kamuoyu bilsin" şeklinde.
 
Benim anlayışıma göre çalışan tekdir. Herkesin aynı hakkı ve hukuku olmalıdır. İş siyasete dayanıyorsa işçi hakkı savunmak gerçek işçi savunuculuğu olamaz. Gerçek, tüm çalışanların hakkının eşit olarak savunulması olmalıdır.
 
Bunları daha önce de yazdım ama şimdi gündemin daha iyi anlaşılması için yeniden yazıyorum. Eylem yapanlar mı var, o zaman bugüne kadar hiç görülmeyen yasal işleri yeniden masaya yatırmak moda olmamalıdır.
 
* * *
 
Maliye Bakanlığı'nın yetkisi kapsamında kamu yararı görüldüğünde yer tahsisleri yapılabiliyor. Yıllarca bu yasa kapsamında yer tahsisleri yapılmış. Halen de bu yer tahsisleri devam ediyor. Eğitim, sağlık ve spor amaçlı kamu yararı gözetilerek bu yasa uygulanıyor.
 
Yıllardır yapılan tahsisleri alır ve bu yöntemin yanlışlığına karşı çıkabilirsiniz. Yılların uygulamasından bugüne kadar tüm yararlananlara karşı çıkarsınız, bunu anlarım. Ama yılardır yapılan tahsisleri görmezden gelir ve sadece beğenmediklerinizi, hiçbir yasal engeli olmamasına karşın "peşkeş" olarak değerlendirirseniz o anlayış eski anlayışın bir yansıması olarak görülür.
 
Geçen hafta yazdığım gibi neden Kadir Has'a yeni devredilmiş olan TEKEL'in alkollü içecekler bölümü gündeme gelmiyor? Neden Başkent Üniversitesi gibi Galatasaray gibi yerlere yapılan eski devirler de gündeme gelmiyor?
 
Kural var ise bir bütündür, kişilere imtiyaz devri artık habercilikte de çoktan bitmiş olmalıdır. Gerçek hak ve yolsuzluk dosyaları arıyorsanız geçmiş yazılarıma kısa bir göz atabilirsiniz.

Devri kapanmış anlayışın ürünlerini görmek istemiyorum. Kriterler o hastanede bu kişiler tedavi gördüğü için onlar bunlardır olamaz. Veya o adamlar orda burada bulundu diye kriter olamaz. Kriter onlar veya bunlar gibi bir ayrım veya aynı yasadan yararlanmada farklılık varsa olur. Ahmet ile Mehmet ayrılıyorsa haberdir ve bunu hep beraber savunuruz.

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.