Aman Dikkat

Gündemdeki üç konudan hareketle yaşananları anlamaya çalışalım. Bu üç konu birbirleri ile direk bağlı ve aslında bizim içinde bulunduğumuz durumun net özetleyicisi başlıklardır.

1. Türkiye hala darbecilerin varlığını sürdürdüğü, siyaseti, ülkenin değerlerini tehdit olarak algılayan bir kafanın etkinliğini devam ettirdiği bir yapıda mı olacak? Bundan kurtulabilecek mi?

2- Ahmet Davutoğlu ne  yapmaya çalışıyor, neden bütün dünyayı geziyor, anlayabiliyor muyuz?

3- Rusya’nın büyük Kafkaslar tatbikatı bizi niye rahatsız etmiyor? Rusya’nın çapını kavrayabiliyor muyuz?  

Evet, Türkiye hala darbecilerin, Ergenekon terör örgütü gibi derinlikleri nerelerde olduğu belli olmayan adi bağlantıların gündeme hakim olduğu yapıyı sürdürecek mi? Burnunun dibinde büyüyen dünyayı görememek niye? Bunlarla birlikte adeta yeniden canlanan, boy veren değerlerini yaşatabilecek mi, geliştirebilecek mi?  

Gelin konuyu biraz açarak tartışmaya ve anlamaya, anlamlandırmaya çalışalım. Tabi aslında net bir şekilde söyleyelim ki ülkemizde at izi it izine karışmıştır, doğru olanın ne olduğunu anlamak bugünlerde çok kolay değildir. Yinede kendimizce görüntüden bir netlik yapmaya ve anlamaya çalışalım.    

Dünya bizim algıladığımızın kat kat üzerinde bir gelişme içerisindedir. Tartışmasız ve yorumsuz bir şekilde Rusya’nın askeri gücü ile ilgili bir araştırma yapın. Roket teknolojisinde, füze teknolojisinde, güdümlü ve güdümsüz silah teknolojisinde, gemi teknolojisinde ve denizaltı teknolojisinde, savaş uçağı teknolojisinde, helikopter teknolojisinde, uydu teknolojisinde ulaştığı nokta bizim şu anda eminim ki hayal gücümüzü bile aşmaktadır. (Nereden nereye, bir zamanlar onlar bizim yaptıklarımızı hayal bile edemezken, şu andaki tabloya bakın)

Ben askerliğimi yaparken şuna kesinlikle inandım, Türkiye ne insana ne teknolojiye yatırım yapmıyor. Kendisinin ürettiği şey Rusya gibi ABD gibi ülkelerin 1940’lı yıllardaki teknolojilerine eşit. Ülkemizde eski alışkanlıklar devam ettirilmeye çalışıyor. Teknoloji yok, üretim yok, tasarım yok. Var da dünya ile boy ölçüşebilecek durumda değil. İşte aslında anlatmaya çalıştığımız şey bu.

Bir tarafta ülkemizde eskinin devam etmesini isteyenler, bir tarafta gelişmeyi anlayıp ülkemizi ileriye taşımaya çalışanlar, bir tarafta da ülkeyi saçma tartışmaların içine çekmeye çalışanlar. Ama dünyayı anlamıyoruz, gelişmeleri anlamıyoruz.

Bugün dünyada ilerleyen bir Çin var, Rusya var, İran var, ABD var, İsrail var. Bunların teknolojileri ile bizi kıyaslayabilire misiniz?

Rusya’nın tehdit olarak algıladığı her konuda Türkiye var. Gürcistan’ı biz anlayamadık, ABD’nin oyuncağı falan diyerek geçiştirdik ama Gürcistan Türkiye’nin Kafkaslardaki nefes borusudur. Orayı tıkadığınızda Türkiye o bölgede zor yaşar.

Ama Rusya’da orada etkinliğini artırmak istiyor, Türkiye ve ABD’nin bölgedeki varlığı Rusya’yı rahatsız ediyor ve o bölgedeki (kendine göre) tehdidi yok etmek istiyor. Peki Rusya’nın silahları (Allah göstermesin) bir gün Türkiye üzerine çevrilirse Türkiye bu tehdide karşı darbeci mantığıyla mı karşı koyacak. Burada silahsız siyasetçileri, halkı ikide bir tank yürüterek hizaya getirmeye çalışanlar acaba Rusya’nın o dev füzelerine karşı, dev toplarına karşı, tankına, denizaltısına karşı bir hazırlık yapıyor mu? Hakkari’nin Çukurca ilçesinde askerlik yaptım, gördüğüm manzara sadece beni endişelendirdi. Diyebileceğim bu.

Bu sistemin gitmeyeceğini görmek yerine her eleştiriyi Silahlı Kuvvetleri yıpratma girişimi olarak görmek niye? Neden biz bu ülkenin silahlı kuvvetlerini yıpratalım? Böyle bir şey olabilir mi? Bizim içtenliğimize neden inanmamakta ısrar ediyorlar?

Ahmet Davutoğlu’nu anlamamız gerekiyor. Bu çıkışı, bu duruşu, bu varoluşu anlamamız gerekiyor. Çünkü o mücadelede ülkemizi ileriye taşıyacak mantık var, ülkemize hizmet eden, ülkemizin geleceğini kurmaya çalışan mantık var. Bu mantığı teknolojik gelişmelerle, ticari gelişmelerle ve en önemlisi de birbirimize karşı tolerans kültürünü geliştirmeyle taçlandırmalıyız.

Dünya değişiyor, her geçen gün bizim için daha tehlikeli bir devir anlamına geliyor. İşte bu tehlikeyi algılamamız ve ülkemizi uçsuz bucaksız saçma tartışmalardan kurtarmamız ve geleceğe taşımamız gerekiyor. Kim ne derse desin eğer bunu anlayamazsak hepimiz için çok geç olacak. Yenilgiler bize ders olmadı mı? Yıllarca yaşadığımız sıkıntılar bizim için yeterli değil mi? Ülkenin darbeye değil, ilerlemeciye ihtiyacı var. Vizyon sahibi insanlara ihtiyacı var. Ülkesine güvenen, insanına güvenen, değerlerine güvenen, tarihine güvenen insanlara ihtiyacı var.

Polisten neden rahatsızlar.

 

Ülkemiz garipliklerle dolu;  Biz ileriye doğru ilerlemesini bekliyoruz ama ne yazık ki oyunlar çokça sergilendiği için mesafe kat etmesi güçleşiyor. Öyle anlaşılıyor ki şimdilerde birileri ülkede asker- polis tartışması başlatmak istiyor. Ertuğrul Özkök’ün 30.06.009 tarihli Hürriyet gazetesindeki yazısına bakın. Adam başbakan ile adeta asker polis pazarlığına oturuyor. Ayıptır diyeceğiz ama karşımızdakilerin ayıbı anlayacaklarını sanmıyorum. Aman bu günlerde yaşanabilecek polisi karalama merkezli provokasyonlara dikkat. Polis kimin, asker kimin hepsi bizim değil mi? Hem polisi geliştirmek, hem de askerin dünya gerçeklerine göre dizaynını sağlamak bu ülkenin yapması gerekenlerdendir. Ülkenin bütün kurumları, bütün dinamikleri hep birlikte bu ülke için hareket ettiği zaman bu ülke ileriye taşınacaktır. Tabi medyada buna dahil. Aman dikkat…

 

 

 

  

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Bağcı Arşivi