
Avrupadan krize bakış notları
Dışarıda sabah biraz soğuğa çalar bahar havası,
Ama kapalı değil,
Burası Hannover Avrupa’nın sanayi ve tarım şehri özelliğini aynı vücuda sığdırmayı başaran nadir şehirlerden bir tanesi, Almanya’da yine, nüfusu 700 bin civarında kalmış az kalabalık denebilecek şehirlerinden biri,
Güneş biraz daha sıcaklığını hissettirmeye başladığı sırada, bu çiçek bahçeleriyle dolu şehri gezemeden yolumuz kuzeydeki liman şehri Hamburg’a yöneliyor.
Hızlı tren saatte
Hamburg’da tren istasyonuna iner inmez şehrin futbol holiganları karşılıyor.
Ama onlar Hamburg değil, Hannoverlilermiş. Bugün ligde karşı karşıya geleceklermiş, Bizim Konyaspor ile Antalyaspor arasındaki rekabete benzer bir çekişme onlar arasında da varmış, Hannoverliler istasyonda buluşuyorlar. Gövde gösterisi yapıyorlar.
Sokaklar şehirde genelde kalabalık, gökyüzünde güneş sıcaklığını biraz daha hissettirmeye başladı. Kemiklerimiz ısınıyor.
Birazdan kendimizi liman da buluverdik.
Hoş mu hoş deniz kokusu, tarihi gemi limanda boylu boyunca uzanmış, arkası paletli buharlı gemiyi de ilk defa burada görüyorum.
Aynı Red Kit çizgi filmlerindeki gibi,
Limanda yine oturacak yer yok desek pek mubala olmayacak.
Gelirken tren paket olmasa da doluya yakındı,
Sonra belediye meydanına geçiyoruz, gene kalabalık insanlar sokaklarda.
Meydana çıkan bir kâffeye oturuyoruz,
Filtre kahvenin hoş kokusunda sohbet iyiden iyiye koyulaşırken, gözüme kalabalık gelen meydana bakan 200 sandalyeli kafede neredeyse her yel dolu. Ama Hamburglu dostlar şimdilik burası boş diyorlar. Normalde burada kuyruk olurdu, sıra olması lazımdı oturmak için diyorlar. Onların krizi de bu anlaşılan.
Bize mihmandarlık eden dostumuz forklift yük kaldıracı fabrikasında işçi olarak çalışıyormuş,
Yılda 32 bin adet forklift yapıyorlarmış dostumuz artık eskisi gibi değil sayı azaldı, mesailer düştü diyor maaşlarının üçte birini ise devlet öder olmuş.
Yaşadığınız kriz bundan mı ibaret dedim “evet” bu dediler.
Bunu da 1974 yılından beri burada yaşayan babam bile görmemiş diyerek destekledi.
İşten çıkarmalar da olmuş ama devlet işsizleri hemen maaşa bağlayarak, sistem içinde tutmayı başarmış, vozurtu var ama çığlık değil.
Sağlık, eğitim ömür boyu devlet güvencesinde zaten ücretsiz.
Akşam dönüş yoluna geçerken gene kalabalık tren.
Ertesi gün yeniden fuar şehri Hannoferdeyiz, şehrin tüm otelleri dolu olunca evler bile kiralanıyor.
Fuar dolu, katılım çok değil diyorlar ama 61 ülkeden 6100 fuar katılımcınsa eklenecek ziyaretçi sayısı daha belli değil.
Gece sokaklar dolu, restoranlar dolu, opera dolu, tiyatro dolu…
Memleketi teğet geçti dediğimiz krizde öldük bittik diyenlerle aslında yer değiştirmesi gereken biziz.
Hep rahat yaşayanlar, çok üretip çok kazananlar biraz masa sallanınca paniklemişler, her 10 yılda büyük krizle gömülen yurdumun insanı işsiz güçsüz devlet kapılarında iş güvencesi ararken krizde ayakta kaldık diye sevinmesi aslında koca bir yalan.
Türkiye’de hep kötüydü ekonomi, krizde eskisi kadar yalpalamasak da, kriz var diyenlerden daha acınacak, daha sıkıntılı haldeyiz.
Yıllarca iyi yönetilmedik,
Avrupa ile ekonomik açıdan aramıza 50 sene, demokrasi ve özgürlükler açısından 70 sene fark koyup, yıllarca bizi kötü yöneten ve onları seçenlere denecek pek fazla bir şey de yok aslında.
Peygamberimizin, “Siz neye layıksanız ona göre yönetilirsiniz” hadisi
“Bir topluluk kendini değiştirmedikçe, Allah’ta onları değiştirmez”…ayeti kerimesi aslında her şeyi özetliyor.
Haksız mıyım?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.