BAKİ KALAN

Necaşi Eshame… Efendimizin (sav);  “O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldır” diye överek, Mekke’de zulüm gören sahabeleri Musab bin Umeyr komutasında yanına gönderdiği, zamanın Habeşistan Kralıydı. O, zulmü kendi halkına ve yeryüzünde yaşayan bütün insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak görüyordu. İşte bu yüzdendir ki kendisi Müslüman olmadığı halde Mekke’den gelen Müslüman misafirlere kucak açmış, onları zalimlerden korumuştu. Gösterdiği bu âlicenaplık karşısında ise asırlar sonrasında bile Müslümanların gönlündeki yeri bir başkaydı onun. Ondan kalan ise binlerce yıl sonrasına kadar uzanan kubbede bıraktığı hoş sadaydı…

*** 
Hayallerinizi dünya üzerinde ulaştırabildiğiniz nokta kadar gerçeksiniz ve yine elinizi uzatabildiğiniz, yüreklere dokunabildiğiniz kadar varsınız.

İnsanoğlu fanidir. Ömür dediğin şey ise bir nefes alıp vermek kadar kısa süren bir zaman dilimince cüzi ve manasızdır kimi zaman. Bütün bu gerçekler gözünün önüne bir vitrin misali seriliyken yine de insan bu fani dünyada küçük bir iyilikle de olsun yâd edilmemek için neyi var neyi yoksa sergiler.

Ne kadar yaşarsa yaşasın, ne kadar zengin ve güçlü olursa olsun, şairin deyimiyle kubbede hoş bir sada bırakabilmişse, ne mutlu ona. Aksi halde artık bu asırda üç gün sürüyor ölüm acısı ve ardından gaip âlemindeki yerini alıyor…

***

            Ecdadımızın bu gerçeklerden yola çıkarak ayak bastığı her toprak parçasına kendilerini hayırlarla yâd ettirecek eserler bırakışı bundan olsa gerek. Bu âlicenaplığı koruyabilmek ve ilelebet sürdürebilmek ise o ecdadın torunlarının öncelikli görevleri olmalıydı. Bu büyüklüktü, bu baki olmaktı ve yine bu, kubbede hoş bir sada bırakma sevdasıydı.

Yıllardır unutula gelmiş bu büyük geleneği, devletin yeniden canlandırmaya başladığını görmek gelecek nesiller adına umut vericidir. Yüzlerdeki tebessümün izlerini bir daha asla silinmeyecek şekilde kalıcı bırakacak olan bu girişimlerin en önemlilerinden birisi yakın zamanlardan hafızalarımızda kalmıştı. Bosna savaşı sırasında Sırp canilerin acımasızca yerle bir ettikleri ecdad yadigârı Mostar Köprüsü yeniden onarılmış ve insanlığın hizmetine sunulmuştu. Bu girişim ülkemiz insanının her halükarda kendi değerlerine olan sevdasının ve bağlılığının bir sembolüydü. Milli sınırlar içerisinde olsun ya da olmasın insanlık için bir değer olmuş eserlere sahip çıkmak, o eserleri korumak bir milletin büyüklüğüne ve bakiliğine yönelik en önemli icraatıdır...

             Necaşi Eshame’nin bugünkü Etiyopya’nın Mekele Kentinin Necaşi Köyünde bulunan türbesi, bugün o vaktiyle sahip çıktığı Müslümanların torunları tarafından korumaya alınmış olup orada bulunan sahabe mezarları ile birlikte restore edilecektir. Müslüman bir ülke olan Türkiye’nin bu girişimi Necaşi gibi zamana mal olmuş bir insanın yeryüzünde bıraktığı hoş sadanın devamını sağlayacağı gibi, şu an yeryüzünde bir günlük saltanatları uğruna insanlığa zulmeden zalimlerinde bir gün yabanda ziyan olmuş hayvan leşi gibi kokuşup gideceklerini cümle âleme haykırmaktı.

            Devran dönüp zaman gelince ise onun manevi şahsında türbesine duyulan bu sadakat yine şairin deyimiyle kubbede hoş bir sada olarak kalacak ve ilelebet öyle anılacaktır…

*************************

 
                    TEŞEKKÜR

 

19 Mayıs 2012 Cumartesi günü düzenlemiş olduğumuz İmza Gününe bizzat iştirak ederek bizleri Onurlandıran başta;

Sayın Erzincan Vali Yardımcımız

Abdullah Çiftçi 

Sayın Erzincan Belediye Başkanımız

Yüksel Çakır

Beyefendilere

Ve bütün duyarlı insanlara Teşekkürlerimi Sunuyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Ülker Arşivi