
Libya Olayına Ekonomik Açıdan Bakalım
Rekabet yeni bir kavram değil. Her dönem ve çağda vardı. İşte, evde, siyasette, dış politikada… Genelde biri, bir diğerini alt etmenin peşinde oldu. İlk insan-ilk peygamber Hz. Âdem’in çocuklarından Kabil, Habil’i kıskanıp, onun canına kıymamış mıydı? Ya da ülkeler yıllardır ve hala savaşmakta değiller mi? Savaşlar sadece din uğruna mı yapılıyor? Bazı ülkeler, diğer ülkeleri ve halklarını çok sevdiği, düşündüğü ve “demokrasi” düşkünlüğü için mi savaş çanlarını çalıyor? Hatta demokrasi gelsin diye yaptığı fedakârlıklar(!) yetmezmiş gibi, kendi askerlerinin ölümünü dahi göze alıyor. Bir ülkenin lideri, halkını öldürmeye başladı diye, komşulardan birinin o kadar adalet ve vicdan duygusu kabarıyor ki, NATO ile bile kötü olurum gerekirse diyor ve fırsat kolluyor demokrasiyi(!) getirebilmek için. Maksat herkes demokrasi ile yaşasın(!) Size NATO’dan, Türkiye’nin tutumundan, Fransa’dan ya da ABD’den bahsetmeyeceğim. Zira bu konular çok konuşulup tartışıldı. Ben rakamlarla konuyu ele alacağım. 89 milyar Dolar satın alma paritesine göre GSMH ile Dünya’da 74., 13.800 kişi başı gelir ile de Dünya’da 84. sıradadır. GSMH’nin %63,8’i sanayi sektöründen oluşmaktadır. İşgücü sayısıyla ise Dünya’da 125. sıradadır. İşsizlik artı eksi %20 diyebiliriz. İhracatı 44,89 milyar Dolar iken ithalatı 24,47 milyar Dolar’dır. Bir bilgi de Türkiye’den: Türkiye, Libya’nın ithalatında 3. sıradadır. (kaynak: CIA tahmini verileri). Şimdi yazımızın birçok yüklemi “dı.” ile bitebilir. Şaşırmayın. Malum, Libya’daki bundan sonraki durum ne olacak belli değil. Yapmayı planladığı birçok şeyi “yapacaktı” dememiz normal. Libya, petrole dayalı durgun ekonomik yapısını, özel sektöre ve sanayileşmeye dayalı olarak büyütmek ve bunu da sürdürülebilir hale getirmek istiyordu. Bu hedeflemenin yanı sıra uluslararası arenaya da girmeyi arzulamaktaydı. 2010 yılında %5’in üzerinde büyüme bekleyen Libya, bu hedefler ile ilgili çalışmaları IMF’nin teknik desteğini alarak yapmayı planlıyordu. Zaten, 2010 yılının Ekim ayında Ekonomik ve Sosyal Reformlardan sorumlu olarak atadığı kişiyi, yönetimin en etkili 2. adamı olarak göreve boşuna getirmemişti. Hatırlatmak gerekir ki Libya bankacılık sistemi dışa kapalıdır ve yüksek düzeylerde olan petrol fiyatları da dikkate alındığında küresel krizden çok da etkilenmemiştir. (Libya’nın, Arap Dünyasında yaşanan küresel farklı bir krizden etkilendiğini biliyoruz). Kredi notu ise (AAA-) . Bütçesi konusunda da iyiler. Bütçesi yaklaşık 5 milyar Dolar fazla veriyor. 139 milyar Dolar rezervinin de olduğunu es geçmemeli. Ancak geçmişten gelen alışkanlıklar göz önüne alındığında Libya, özel sektör anlamında alması gereken çok yol vardı. Büyük ölçekli işletmeler ve organize işleyen iş süreçleri zamanla olgunlaşacaktı. Serbest piyasa ekonomisinin gerekleri henüz yoktu. Ancak, bu da normaldi. Zira yönetim eskiden yeniye geçişi sert ve hızlı yapmayı tercih etmedi. Belki de bu, doğru bir hamleydi. Türkiye için Libya denildiğinde ise… Öncelikle vize konusunu ele alalım. 2009 yılının sonunda iki ülke vatandaşları arasında vizesiz geçiş başladı. Öncesinde Türkiye bu kararı aldı, daha sonra da Libya kendi mevzuatını düzenleyince vize kolaylığı sağlanmış oldu. Bu kadar önemli miydi Libya’ya vizesiz geçiş? Yıl içinde karşılıklı olarak çok mu turist gelip-gidiyor? Elbette turizm ötesinde, ekonomik ve ticari ilişkiler var. (Ayrıca, Libya’nın turizm alt yapısı ile ilgili de yatırım programları olduğunu da belirtelim.) Libya’da pazar payımız artıran en büyük etken: siyasal ilişkilerimiz olduğunu unutmayalım. Müşavirliğimizin sitesinden aldığımız bilgiler doğrultusunda konu daha da netleşecek. İlk bilgiyi sondan vererek başlarsak, 2009 yılının Kasım ayında Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Libya'ya bir ziyaret düzenlemişti. Buradaki ziyaret, tabir uygunsa ticarete de dönüştü ve 8 önemli anlaşmaya imza atıldı. Bu anlaşmalar; 1- Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, 2- Türkiye ile Libya arasında Vizenin karşılıklı olarak kaldırılmasına dair Mutabakat Zaptı, 3- Hava ve Deniz Ulaşımında Anlaşma, 4- Dış Ticaret ve Müteahhitlik Hizmetlerine Yönelik Teminat Mektuplarına İlişkin Mutabakat Zaptı, 5- Afrika’da Ortak Yatırımlara İlişkin Mutabakat Zaptı, 6- Libya Özelleştirme ve Yatırım Ajansı ile T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı arasında Mutabakat Zaptı, 7- Tarım Alanında Mutabakat Zaptı, 8- Ortak Tarım Yatırımlarının Güçlendirilmesi ile İlgili Mutabakat Zaptı, olarak kayıtlara geçti. En büyük pazar payına sahip olduğumuz sektör ise “inşaat ve alt yapı işleri”. Mayıs 2011’de Libya’da düzenlenecek olan İnşaat Fuarı’na milli düzeyde iştirak edecek olmamız bunu destekliyor (tabii fuar olursa). Libya 2009-2013 arası için petrol hariç yılda 125 milyar Dolar yatırımı hedefliyordu. Çoğu da başta büyük pay konut ve yol, köprü, belediyecilik hizmetleri olacaktı. İnşaat ve müteahhitlik sektörleri üzeri bağlamında Türkiye için müthiş bir pazardı. İlginçtir Türkler ve İtalyanlar da en önemli aktörlerdi bu sektörde. Libya’nın düşündüğü sanayileşme ve özel sektör hamlesi ile belli ki önümüzdeki yıllar epeyce alışverişimiz olacaktı. DTM ve TİM verilerine göre 2009’da Dünya ihracatının binde 3’ünü, ithalatının da onbinde 8’ini gerçekleştiren Libya’nın Türkiye ile ihracat ilişkisine bakıldığında ise 2010 yılı sonu itibari ile 2,011 milyar Dolar (ihracatımızın yüzde 1,79) ile 15. sırada yer almaktadır. Irak, BAE, İran ve Mısır’dan sonra en fazla ihracat yaptığımızı 5. Arap ülkesi. Sıralamadaki yeri, Suudi Arabistan, Suriye ve Azerbaycan’dan daha yukarıdadır. İthalat da ise 426 milyon Dolar (ithalatımızın binde 2) ile 54. Sırada yerini alıyor Libya. Ülke kendi ithalatının %5’inden fazlasını Türkiye’den gerçekleştiriyor. İGEME ülke raporunda belirtilen ve Konya’yı da ilgilendiren en önemli ihracat kalemleri: müteahhitlik işleri, otomotiv yan sanayi, makarna ve tarım makineleri. Bisküvi ve gofret alanında ise Karaman için iyi bir pazar. 6,5 milyon nüfusu olan Libya’daki olaylara ve gelişmeler ilişkin Türkiye’nin tutumunu, politik ve uluslararası ilişkiler bağlamını incelemek bu işin uzmanlarına düşüyor. Libya’yı sırf dini ve manevi duygularla yakın hissedenlere de kendi dini ve manevi bağlamında uzak hissedenlere de sözümüz yok. Biz olayı ekonomik boyuttan sunmak ve Türkiye’nin şu an ki duruşunun nedenlerine bir de bu açıdan bakmak istedik. Türkiye Londra’da gerekeni yapacaktır. Bomba atmayacağımız izah edecektir. İnsani yardım için orada olacağımızı herkes anlayacak. Bizim vurgulamak istediğimiz nokta: Libya için bakışımız Kaddafi eksenli değildir ve Libya Halkı’nın çıkarlarını ve gelecekteki pozisyonlarını yine en iyi o Halkın belirlemesi gerekliliğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.