Sahnede hamlet son sözlerini söyler. “olmak ya da olmamak”…Ve perde kapanır tüm halk ise oyuncuları çılgınca alkışlamaktadır…
Neye göre olmak, neyin içinde olmak, kiminle olmak yahut kimlerle olmamak… Hayatın içinde var olmak mı yoksa birbirimizin rollerinin içinde paylaşan olmak mı? Sadece kayıtsız kalarak bulunmak mıdır; olmak nedir?
Küçük çocuk dedemin cenazesinde bulunamadım ama öyle hüzünlüydüm ki içimde onun acısını yaşadım diyebiliyorsa yokluğu sadece olmaktan daha öte bir kavram değil midir? Demek ki sadece olaya şahitlik etmek yetmeyebiliyor. Duyguların paylaşılmasının önemi olmanın içine mana katıyor… Aklın bedenle ortak davranmadığı, birlikte olmadığı bir olayda sadece bedenin varmış gibi davranması acizlikten öte bir duygu değildir.Bir süredir görüşmedikleri halde mahalle baskısından ötürü adet yerini bulsun anlayışıyla davet edildikleri düğüne giden yakın akrabalar şu sözleri söyleyebilmektedirler.” Gençlerin bu mutlu günlerinde bulunmuş olduk”…sadece aynı duyguları hissetmediği halde boş bir kalabalık oluşturmak mıdır olmak ya da bunun diğer gerçek bir adı olmamak mıdır?Kalabalık bir caddede iki siluet karşılıklı bir şeyler yüzünden tartışıyorlardı. Delikanlı kızla münakaşa ediyordu. Daha fazla yanlarına yaklaşırken sesler daha iyi ve net duyulmaya başladı. Kız gencin sürekli kendisine zaman ayırmadığından ilgisizliğinden şikâyetçiydi. Delikanlı ise genç kıza olmayan zamanını ve çalışma saatlerini, yaşamdaki zor şartlarını bahane olarak öne sürüyordu. Böylelikle kendini suçsuz olduğunun ikna çabası içine girmişti. Kızın istediği beraber geçirilen zamanın içinde bir bütün olabilmekken, delikanlının duruma bakışı sadece şımarık bir kapris niteliği taşımaktaydı.
Olmak ya da olmamak iletişimdeki çatışmayı oluşturabiliyor ve bireyler birbirlerini tam manasıyla anlayamayabiliyorlar. Bazen olmamamız gereken olayların içinde bulabiliyoruz kendimizi… Ya da hiç olmayacak olayların içine girmeye meraklı olanlarımızda fazlasıyla yaşamın içinde mevcut bulunmaktadır.
Karşılıklı pencerelerde birbirlerine laf yetiştiren iki yaşlı kadın fısıltıyla konuşmaya çalışmaktadır. İkisi de dertlerine öle dalmışlardır ki civar çevrenin duymadığından fazlasıyla emin davranmaktadırlar. Onların konuşmalarını alt katta dinleyen bakkaldan habersizdirler. Sıkıntılarından bunalan kadının sorunu geliniyle uzun süredir yaşadığı tartışmaları oluşturmaktadır. Bunları duyan bakkal olayın içinde var olmayı tercih ederek yukarı katta laf yetiştirmeye başlamıştır ve fikirlerini sıralamıştır. Bu durumdan rahatsız olan kadınlar camlarını kapatarak içeri girmişlerdir. Şimdi bakkalın görmemezlikten gelmesi ve konuşulanları dinlememeyi tercih etmesi yerine durumun içinde olmaya çalışması ne kadar doğru bir yaklaşımdır.
Bazen olmamak, olmaktan daha faydalı bir yaklaşım olabilmektedir. Var olmanın ve olmamanın da yere, zamana ve mekâna bağlı olduğunu düşünürsek bazılarımızın olmamamız gereken yerde olmayı sevdiğimizi kabul etmeliyiz. Dengesiz, üstümüze vazife olmayan işleri seviyoruz. Sorumluluklarımızdan kaçınma davranışında bulunmaktan hoşlanıyoruz. Belki çok az kişimiz sadece kendimizle ilgili yapmamız gerekenleri yapıyor çevresinde gereksiz şeylerle meşgul olmuyor. Yine de güzel işlerin içinde olmak dileğiyle… Dostça kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.