Adalet, eşeğin mi, yoksa tilkinin mi?...

    Toplumun fertlerine bir dokun bin” ahhhh!” işit. Güçlünün haklı olduğu, gemisini yürüttüğü bir dünyadayız. Özellikle sistemin işleticileri devlet memurları, istisnalar kaideyi bozmaz ve kimse alınmasın, vicdanlarıyla değil de, çıkarlarına göre kararlar vermektedirler. Kurumların liderleri, kurumu daha rasyonel, toplum ve ülke menfaatine nasıl yönetirimden çok, kendi yandaşlarıma ve yakınlarıma nasıl imkanlar sağlarım diye düşünüyorlar.

Bazı  özerk kurumlara bakıyorsun, aynı soyadı taşıyan üç dört kişi bulmak mümkün. Aile şirketi sanki. Bazı kurumlar soy egemen, bazıları ise ideoloji egemen, bazıları da menfaat egemen bir anlayışla yönetilmektedir. Yetkili kişiler, kendinden menkul kriterlerle insanların ahlaki ve mesleki niteliklerini ölçüp biçerek toplumun her bir ferdinin hakkı olan ve çoğu zaman hak etmeden geldikleri makamlara görevlendirmeler yapmaktadırlar. Adı da “dengeleri” sağlamak oluyor; neyin dengesiyse bu?

Hiçbir özelliği olmadan, elde ettiği kariyerlere nasıl ulaştığı malum bazı kişilerin elinde kurum adeta bir oyuncak oluyor ve bir “vicdansızlık” veya “kayırma” mekanizmasına dönüşüyor. Şahsın her dediği ve kanaatleri kanun olup insanları etkiliyor. Bu durum, kısa yoldan emek sarf etmeden  kendilerine pay çıkarmak isteyen bir sürü “yalaka” ve basit, sığ, cıvık, insanların ortaya çıkmasını sağlıyor.

Bu insanlar konuştukları zaman, dürüstlükten Allah (c.c.) korkusundan, adaletten, hak hukuktan bahseder dururlar, ama bir kez olsun verdikleri kararları akşam eve gidince, o yumuşak yastıklarına başlarını koyduklarında vicdanlarını bir sorgulamazlar mı? Acaba verdikleri kararlardan etkilenen insanları ne kadar mağdur ettiklerini, sadece o kişiyi değil, onunla birlikte aile fertlerini ve çevresini ne kadar acı ve sıkıntı verdiklerini hiç mi düşünmezler?

Hukuksuzluğun, torpilin, kayırmacılığın hüküm sürdüğü devlet kurumlarının adalet anlayışı ile karşı karşıyayız. Bunu artık herkes bilmekte ve adeta hukuksuzluğun, hukuk ve yönetmelik olduğu bir sistemi istemesek benimsemiş gözükmekteyiz.Hatta buna ayak uydurma çabası içine girmiş durumdayız.

Frikya’ lı ünlü köle Aisopos ’un (Ezop) “ Avın Paylaşımı” adlı fabl’ında anlatıldığı gibi, güçlünün haklı olduğu ve oyunun kurallarını belirlediği , hatta diğerlerinin de güçlüye yakın olmak ve ondan nemalanmak adına destek çıktığı bir dünyada yaşıyoruz ve  bu gelenek de devam edeceğe benziyor ve edecektir de. Sanırım ilahi imtihanın esprisi de burada yatmakta. Menfaatlerimiz adına, kimlerin suçlarına ortak oluyoruz acaba, hiç düşünüyor muyuz ?

Aslan, eşek ve tilki birlikte avlanmaya çıkarlar. Her ne avlarlarsa, aralarında pay edecekleri konusunda anlaşırlar. Bir müddet sonra bir geyik ele geçirirler, aslan pay etme işini eşeğe verir. Eşek düşünür, taşınır ve bin bir güçlükle geyiği üç eşit parçaya ayırır. Aslan eşeğin kendisine layık gördüğü parçaya o kadar sinirlenir ki, zavallı eşeğin üzerine atılır ve onu parça parça eder .Sonra pay etme işini tilkiye verir.

    Tilki eşeğin başına gelenlerden o kadar korkar ki, kendisine hiçbir şey ayırmadan, üç hisseyi de birleştirerek aslanın önüne koyar. Aslan tilkinin bu hareketini çok beğenir ve memnun kalır. Yanına yaklaşıp, Tilki’nin başını sıvazlar. “Bu doğru adalet anlayışını nereden öğrendin akıllı tilki ?”, diye sorar.

    Tilki,”size hakikati söyleyeceğim , efendim” diye cevap verir. “ Bu adalet anlayışını, şurada yatan cansız eşekten aldım, der.

    Şimdi düşünelim biraz acaba ülkemizde eşeğin mi, yoksa aslanın mı adaleti hüküm sürüyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Can Arşivi