
Huriye Karnap
Boya boya çek
Yayınlanma:
Biliyorsunuz ki, Misak-ı Milli sınırlarımıza özgü darbe günlüklerimiz var bizim. Bunların içinde bir tanesi; ilginç olduğu kadar manidar yasalara da sahiplik etmişti. Hafızamızı kısa süreliğine tazelemek gerekirse; 12 Eylül 1980 döneminde “sıkıyönetim komutanlığı”nca düğünlerin genel ahvalinden park isimlerine, yaya davranışlarından çöp kutularının rengine dek çıkarılan bir takım yasalar vardı ve bunlar bir süre uygulamaya konulmuştu. İşte bunlar arasında yer alan “E 5 karayolu üzerindeki bütün evler beyaza boyanacaktır. Zira evler çirkin, derbeder ve iptidai bir görünüştedir…” yasası, rast geldiğim bir haberle örtüşünce “işte bu “ dedirtti. Gerçi; 80 döneminin ötesini berisini kulak ardı edip sırf o yasaları dikkate alınca “ne alâ” demedim değil, lakin militarizmsiz bir menü mümkünken lüzumsuz postal eskitmenin de bir gereği yok, değil mi?
***
Birkaç il ve ilçede kentsel görünümü iç sıkıcılıktan kurtarmak için kamu binalarını güzelleştirmeye yönelik çeşitli projeler üretilmiş ve icraata geçirilmişti ama bahsini ettiğim haber “evlere şenlik” türü bir zevk-i selimden daha fazlasını içeriyor.
Haberin mevzusu şu; “Türk Ceza Kanunu'na 2005 yılında dâhil edilen Denetimli Serbestlik Yasası ile alternatif ceza yaptırımlarından, 54 yaşındaki Mehmet Göçmez de yararlandı. Burhaniye'de çocuğuna şiddet uyguladığı öne sürülen baba, aldığı 1 yıllık hapis cezasını kamu binalarını boyayarak çekiyor. Göçmez, ''Mesleğim boyacılık. Denetimli Serbestlik Bürosu'nun kanatları altında cezamı kamu binalarını boyayarak çekiyorum. İşimi bitirdikten sonra akşamları evime gidiyorum'' diye konuştu.”
Hukuki dili bir yana haddizatında cezanın özü şu; Mehmet Göçmez’in mesleği boyacılıkmış. Öfkesi bir an kabararak çocuğuna sille tokat girişmiş. Sonrasında serlevhası boynuna asılarak kolları kelepçeli cezaevine götürülmüş. Zaten içine girenin hayatla bağı zayıflatılan o çatı altında bir de zindan-ı atalete giriftar olmasın diye “kabiliyetini harcama” denilerek meslek alet edevatı eline tutuşturulup; “boya boya çek” denmiş.
***
Şimdi, “Denetimli Serbestlik Yasası “ AB patentli midir bilemem ama şu manzaranın nasıl bir süreç sonrası oluştuğundan ziyade toplumu vardıracağı yer daha önemli. Şu halde bir taşla üç kuş vurmak böylesi bir şey olsa gerek. Hem etrafa baktığınızda gözünüz gönlünüz açılacak, hem darbe yollu yeni sıkıyönetim yasalarına gerek kalmayacak, hem de düçar olunan bir ceza atıl kalınmadan çekilecek.
Detaya fazla inmeksizin; hayali tasvir ile aynı suçu işleyen bir öğretmenin, bir doktorun meslekleri çerçevesinde toplum yararına bu şekilde iş görmelerini temin etmek, sıfır fayda ile parmaklıklar arasında kalmalarından daha efdaldir. Sizce de “öğrete öğrete çek, tedavi ede ede çek” demek daha hoş değil mi?
Kim bilir belki de bu yöntem, suçtan caydırma yollarına taharet aldırma babında etkili olur. Şayet bu yasa metrekareye düşen gayr-i safi şiddete meyleden kişi sayısını azaltmaya ve toplumu erişkinliğe ulaştırmaya bir katkı yapmayacaksa; şuan itibariyle biz de bu yasaya fazla ideal ve mana yükleyerek arızalı bir yaklaşım ortaya koymuş oluyoruz. Hasbelkader sonuç böyle olsa dahi, bu en azından bazı suçları gülerek cezalandırmaktan daha iyidir.
***
Birkaç il ve ilçede kentsel görünümü iç sıkıcılıktan kurtarmak için kamu binalarını güzelleştirmeye yönelik çeşitli projeler üretilmiş ve icraata geçirilmişti ama bahsini ettiğim haber “evlere şenlik” türü bir zevk-i selimden daha fazlasını içeriyor.
Haberin mevzusu şu; “Türk Ceza Kanunu'na 2005 yılında dâhil edilen Denetimli Serbestlik Yasası ile alternatif ceza yaptırımlarından, 54 yaşındaki Mehmet Göçmez de yararlandı. Burhaniye'de çocuğuna şiddet uyguladığı öne sürülen baba, aldığı 1 yıllık hapis cezasını kamu binalarını boyayarak çekiyor. Göçmez, ''Mesleğim boyacılık. Denetimli Serbestlik Bürosu'nun kanatları altında cezamı kamu binalarını boyayarak çekiyorum. İşimi bitirdikten sonra akşamları evime gidiyorum'' diye konuştu.”
Hukuki dili bir yana haddizatında cezanın özü şu; Mehmet Göçmez’in mesleği boyacılıkmış. Öfkesi bir an kabararak çocuğuna sille tokat girişmiş. Sonrasında serlevhası boynuna asılarak kolları kelepçeli cezaevine götürülmüş. Zaten içine girenin hayatla bağı zayıflatılan o çatı altında bir de zindan-ı atalete giriftar olmasın diye “kabiliyetini harcama” denilerek meslek alet edevatı eline tutuşturulup; “boya boya çek” denmiş.
***
Şimdi, “Denetimli Serbestlik Yasası “ AB patentli midir bilemem ama şu manzaranın nasıl bir süreç sonrası oluştuğundan ziyade toplumu vardıracağı yer daha önemli. Şu halde bir taşla üç kuş vurmak böylesi bir şey olsa gerek. Hem etrafa baktığınızda gözünüz gönlünüz açılacak, hem darbe yollu yeni sıkıyönetim yasalarına gerek kalmayacak, hem de düçar olunan bir ceza atıl kalınmadan çekilecek.
Detaya fazla inmeksizin; hayali tasvir ile aynı suçu işleyen bir öğretmenin, bir doktorun meslekleri çerçevesinde toplum yararına bu şekilde iş görmelerini temin etmek, sıfır fayda ile parmaklıklar arasında kalmalarından daha efdaldir. Sizce de “öğrete öğrete çek, tedavi ede ede çek” demek daha hoş değil mi?
Kim bilir belki de bu yöntem, suçtan caydırma yollarına taharet aldırma babında etkili olur. Şayet bu yasa metrekareye düşen gayr-i safi şiddete meyleden kişi sayısını azaltmaya ve toplumu erişkinliğe ulaştırmaya bir katkı yapmayacaksa; şuan itibariyle biz de bu yasaya fazla ideal ve mana yükleyerek arızalı bir yaklaşım ortaya koymuş oluyoruz. Hasbelkader sonuç böyle olsa dahi, bu en azından bazı suçları gülerek cezalandırmaktan daha iyidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.