Mustafa Azılıoğlu
Mustafa Azılıoğlu

Günümüze ışık tutacak bir tahlil

 

Ferman padişahın, kanun hükümetin, tamim, genelge ise bürokrasinin bir irade beyanıdır.

Tanzimat Fermanı; 3 Kasım 1839 tarihinde, İstanbul’da Gülhane Bahçesinde, yabancı devlet erkânı sefir ve konsolosları, Osmanlı devlet ricali ile halkın önünde, bizzat Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından okunup, ilan edildi.

Diğer fermanlardan birçok fark taşıyan bu ferman hala tartışılıyor.

Nedenleri gerekçeleri çok olan bu irade beyanını mücbir kılan nedenler elbette vardı. Devlet eski ihtişamı ve gücünü yitirmiş, kurumlar zaafa uğratılmış, ordu girdiği savaşlarda yenilgiler almış, sanayi geri, halk fakir iken kaymak tabaka gayet refah içinde idi. Üstelik bunlar batı hayranı idiler. Çünkü Batı gelişmiş sanayi devrimini yapmış aydınlanma sürecini tamamlamış üstelik Osmanlı ülkesindeki zengin maden ve petrol yataklarına göz koymuştu. Fermanı bu şartların ve dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerekir.

 Osmanlı tebası içinde yer alan gayrimüslim azınlık, 1839da Padişahın zoraki mücbir irade beyanı neticesi,müslüman halk ile eşit statü ve konuma kavuştu. Seçme ve seçilme hakları ile devlet idaresine girdiler. Yüzyıllardır, askerlik nedir bilmeyen Hıristiyanlara askerlik mükellefiyeti getirildi. Vergi usul ve kıstasları degiştirildi.

Osmanlı devlet ve toplum düzenine yıllarca tesir edecek bu fermana batının dahli olmuşmuydu? Bugün AB görüşmelerini dost meclislerinde yapılan fikir görüş alışverişi müzakere gibi mi algılamak gerekir, yoksa iki farklı eşit olmayan karşı taraf arasında geçen siyasi ticari pazarlık gibi mi görmek gerekir.

 

 

 
 Padişah Fermanının o kadar çok soru işaretleri vardır ki, Bir tanesi hala akılları kurcalamaktadır. Mustafa Reşit Paşanın yabancı elçiler ve tüm teba önünde okuduğu metne sadık kalınacağına dair, Padişah başta olmak üzere ertesi günü tüm devlet ricalinin Kur’ana el bastırılıp fermana bağlı kalınacağına dair yemin edilişidir. Bu bir gelenek değilken neden böyle bir tutum sergilenmiştir.
  
Batı karşısında günümüzün siyasilerinin tutum ve davranışlarını kıyas etmeden önce, Tanzimat yanında ıslahat fermanı lozan,dönemin aydınları bilim adamları ve halkın durumunu çok iyi anlamak gerekiyor.Dönemin şartlarını bilmeden tarihi gerçekleri yargılamak yanlış olur.

 

İngiliz-Osmanlı ilişkileri etüt edilirken görülecektir ki, dostluktan ziyade İngiliz çıkarı gözetilmiştir. Bir yanda Mısır’da Mehmet Ali Paşa kışkırtılırken diğer yanda donanması ile Akdeniz de Osmanlıya yan ve arka çıkmıştır.İngiliz riyaseti ve siyaseti böyledir.Aynı İngiliz Çanakkale yi geçip beş yıl İstanbul’u  işgal altında tutabilmiştir.

Tanzimat, Osmanlı Devletinde Sultan Üçüncü Ahmed’den itibaren başlamış olan ıslahat hareketleri içinde bir merhale teşkil eder. Fakat bu merhale, kendilerinden öncekilere nispetle çok farklı bir özellik taşır. O zamana kadar, daha ziyade askerî sahada ıslahat yapılırken, bu dönemde devletin başına gelen gailelerin sebepleri, Osmanlı cemiyetinin düzeninde görülmüş ve bu düzenin temellerinin ıslahı düşünülmüştür. Bunun için Tanzimat Fermanı bir nevi vatandaş hakları beyannamesi olarak ortaya çıkmıştır. Fakat bu beyanname, bir halk hareketi neticesinde halktan gelmeyip yukarıdan aşağıya, yani idare edenlerden gelmiştir. Bu husus, Tanzimat'ın zayıf taraflarından birini teşkil eder. Bunun içindir ki halk tarafından kolaylıkla benimsenmemiştir. Bu da, alınan tedbirlerin, dış baskılarla emr-i vâki olduğunun en açık delilidir.

Tanzimat sonucu itibariyle bir asır bile geçmeden Koskoca devlet yıkılıp tarihe mal oldu. Ne varki, Tanzimat ile başlayan gayri Müslim teba üzerinde batılı devletlerin çıkar ve oyunları aynı dinden geldiğimiz kardeşlerimiz üzerinde de bugün uygulana gelmektedir.

Yüksek dereceli bazı memurlar arasında yaşanan şahsî çekişme, kin, haset ve garez, zaman zaman, devletin otorite ve gücünü zayıflatmak ve yok etmek pahasına da olsa, buğun dahi sürdürülmektedir.

Bütün bu olup bitenleri tam olarak anlayabilmek için,atalarımızın çin,arap,İngiliz,fıransız,alman devletleri ile girdiği ittifaklarda aramak gerekir.Bilge Kağan ın Göktürk yazıtları,Koçibey risalesi,devlet yapısındaki bozulmaya karşı yürütmeyi bilgilendirme çalışması olarak herkes tarafından okunup anlaşılmasına gerek duyar.

Koçibeyin risalesi üst düzey bürokrasi hakkında arzu edenlere yeterli bilgileri verir.


**

 

Tanzimat Fermanı metni
 
(Türkçeleştirilmiş)

Herkesin bildiği gibi, devletimizin kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat yasalarına tam uyulduğundan, ülkemizin gücü ve bütün tebaasının refah ve mutluluğu en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak, yüz elli yıl var ki, birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli nedenlerle şeriata ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oy sa, şeriat yasaları ile yönetilmeyen bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkânsızlığı açık seçik ortadadır.

Tahta geçtiğimiz mutlu günden bu yana bütün çabalarımız, hep ülkenin kalkınması, ahalimiz ve fakirlerimizin refahı amacına yönelik oldu. Eğer, yüce devletimize dâhil ülkelerin coğrafi konumu, verimli toprakları ve halkının yetenekleri göz önünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa, yüce Allah'ın yardımı ile, beş-on yılda kalkınabileceğimiz söz götürmez.

Yüce Allah'ın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak, yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yönetilmesi için bundan böyle bazı yeni yasalar çıkarılması gerekli görüldü.

Söz konusu yasaların başında can güvenliği; ırz, namus ve malın korunması; vergi toplanması; halkın askere alınıp silâhaltında tutulma süresi gibi hususlar gelmektedir. Şöyle ki; Dünya'da can, ırz ve namustan daha kıymetli bir şey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce, yaradılıştan kötü olmasa bile, canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar vereceği açıktır. Buna karşılık, can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz, işi ve gücü ile devletine ve milletine yararlı olur.

Mal güvenliğinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve milletine ısınamaz, ülkesinin yükselmesi ile ilgilenmez, hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık, malından, mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır. Devlet ve millet gayreti, vatan sevgisi kendisinde her gün artar.

Vergi konusuna gelince: Bir devlet, ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür masraflara muhtaçtır. Bu, para ile olur. Para, tebaadan toplanacak vergiler ile oluştuğundan bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.

Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz hamdolsun, kurtulmuşsa da yıkıcı bir yöntem olup hiçbir zaman yararlı sonuç doğurmamış olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu, ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını bir adamın keyfine, hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan değilse hep kendi çıkarına bakar, bütün davranışlarında kötülüğe, zulme yönelir. Bu nedenle, ülkemiz insanlarının her biri için, malına ve gelirine göre bir verginin saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları yasalarla belirlenip sınırlandırılmalı ve uygulama ona göre yapılmalıdır.

Askerlik de, yukarıda belirtildiği gibi, önemli konulardan biridir. Ülkenin korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat, bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmaksızın, şimdiye kadar yapıldığı gibi, kiminden tahammülünden çok, kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım, ticaret ve bayındırlık işerinin kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol açar. Bu nedenle, her memleketten alınacak asker miktarı için uygun yöntem konulmalı ve dört veya beş yıl hizmet için sıra usulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça devletin kuvvetlenip gelişmesi, huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün bunların dayanağı yukarıda açıklanan hususlardır.

Bu nedenle, bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat yasaları gereğince açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında, açık veya gizli, idam ve zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse, başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır. Herkes malına, mülküne tam sahip olacak, bunları dilediği gibi kullanacak, bunu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından, suçlunun malları elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.

Yüce devletimizin tebaası Müslümanlarla öbür milletler bu haklardan tam yararlanacaklardır.

Can, ırz, namus ve mal konularında, ülkemizin tüm halkına şeriat yasaları gereğince garanti verilmiştir. Öbür konularda da oybirliği ile karar verilmesi için, Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak, görüşlerini çekinmeden açıkça söyleyeceklerdir. Can, mal güvenliğine ve vergilerin belirlenmesine ait yasalar böyle hazırlanacaktır.

Askerlikle ilgili konular Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp karara bağlandıktan sonra sonsuza dek uygulanmaları için tasdik edilmek üzere tarafıma gönderilecektir. Söz konusu yasalar sırf din, devlet, ülke ve milleti kalkındırmak amacı ile çıkarılacaklarından, bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu konuda, Hırka-i Şerife odasında, tüm din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada yemin edecektir.

Din adamı ve vezirlerden yasalara aykırı hareket edenlerin, kanıtlanacak suçlarına göre, rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için özel ceza yasası çıkarılacaktır.

Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup, henüz bağlanmış olanlarınkiler de belirlenecektir. Bu yolla da, şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü oynayan rüşvet belası güçlü bir yasa ile ortadan kaldırılmış olacaktır.

Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin tümden değiştirilmesi demek olacağından işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka, dost devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasına tanık olmaları için fermanımız, İstanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.

Allah hepimizi başarılı kılsın; yasalara uymayanlar Allah'ın lanetine uğrasın ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. Amin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Azılıoğlu Arşivi