
Kırılan camlar...
Geceydi. Lüks ve kasvetli otel odasını terk etti adam. İlçenin tek bulvarında yürümeye başladı. Bu büyük ilçeye ilk kez geliyordu. İçinde sıkıntı vardı. Ferahlamak istiyordu. Gözleri minare aradı. Buldu. Soğuk suyla uzun uzun abdest aldı. Paltosunu seccade yaptı. İki rekât namaz kıldı. Dua etti. İstedi. Ağladı. Uyudu. Uyandı. Üşümüştü. Gerindi. Yeniden yıkadı elini yüzünü. Şadırvana oturdu. Sigara yaktı. Önüne değil, geçmişine bakıyordu.
Beş yıl hiç uğramamıştı. Kimi görecekti; Bakkal Halit amca, Gürcü Emine, Mızmız Hatice Teyze ölmüştü. Semra düğününe çağırmıştı. Sokaklar, evler, kıyafetler değişiyor ama kalpler değişmiyordu. Semra memnun olmuştu. Sazlar susmuştu. Herkes birbirini dürtüklüyor ve fısıldaşıyordu. Bütün camları kırmalıyım diye düşündü. Vazgeçti. Yürüdü.
Bir sigara daha yaktı. Oturmaktan üşümüştü. Kalktı. Silkindi. Gözü karanlığa alışmıştı. Caminin hemen sağ tarafında iki mezar vardı. Yanlarına gitti. Çömeldi. Üç İhlas bir Fatiha okudu. Mezar taşlarını baktı. Karı koca olduklarını öğrendi. Bu camiyi yaptırmışlardı. Onlarla konuştu. Onları dinledi. Sevmek vardı. Ferahlamıştı. Ağzından buhar çıkıyordu. Sizi sevdim demişti ayrılırken. Mezardakiler duymuş, gülümsemişlerdi.
Sigarası bitmişti. Karnı açtı. Hiçbir yer bilmiyordu. Soğuk artmıştı. Yollar boşalmıştı. Karakolun önünden geçiyordu. Büfe ve lokanta sordu. Vardı. Tarif aldı. Yürümek iyi gelmişti. Türkü tutturmuştu. Neşeliydi. Kaldırımda bir karaltı gördü. Durdu. Baktı. Meczubun biri cama dayanmıştı. Camı öpüyordu. Yaklaştı. Daha yakından baktı. Adam içerdeki manken bebeğe bakıyor, bir şeyler mırıldanıyor, ağlıyor ve camı öpüyordu. İçinden bir şeyler koptu. Camı çerçeveyi indireyim istedi. Gözleri doluyordu. Elini adamın omzuna koydu. Sırtını okşadı. Yanına çömeldi. Gözyaşlarını sildi. Adamın gözleri çok güzeldi. Koluna girdi. Kaldırdı. Üzeri ipinceydi. Paltosunu adama giydirdi. İçi ısınmıştı. Güzel bir gece dedi. İki paket Parlement aldı. Birini adama verdi. Tanışık gibiydi. Sıkıcana koluna girdi. Lokantayı buldu. “Gel baba gel, çatlayana kadar yiyelim ve camları indirip kaçalım” dedi. Adam anlamadı ama güldü. Lokanta sıcaktı. Bol bol yediler. Çay içtiler. Sigara tüllendirdiler.
Soğuk azmıştı. Adam “Gel bize gidelim” diyordu. Gözleri sımsıcaktı. “Baba soğuksa yorma beni,” dedi… “Evi yakar ısınırız!” dedi. Deliydi! Usulcacık “Gir koluma...” dedi adam. “Daha cam indireceğiz seninle…” Sevindi. Cam indireceklerdi. Adam akıllıydı. Deli görünümlüydü ama akıllıydı. İlçenin varoşlarına doğru yürüyorlardı. Kaldığı otelin uzağından geçiyorlardı. “Baba, ben bu otelde kalıyorum” dedi. Adam durdu. Bakışları muzipleşmişti. Otelin camlarına bakıyordu. “Var mısın?” diye sordu. “Varım!” dedi. İki sağlam taş bulmak zor olmadı. Otel uyuyordu. Gecede buz sessizliği vardı. İki camın şangırtısı; iki adamın kaçan ayak sesleri ve delice kahkahaları duyuldu…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.