Lokman Koyuncuoğlu
Lokman Koyuncuoğlu

Millet Meclisten ne ister?

 

    En yüksek katılımlı ve en yüksek temsilli seçimi geçip işte Türkiye’nin tam anlamıyla temsil edildiği meclis bu derken, bu güzel manzara fazla sürmedi belki de daha güzel işlere imza atması pek istenmiyor.
    Son haftaya damgasını vuran siyasi gerginlik dün zirve yaptı. Bağımsız adayların daha önce açıkladıkları gibi meclise gelmeleri zaten beklenmiyordu. Ancak CHP’li vekillerin Meclis’e gelip yemin etmemeleri hem anlaşılır gibi değil hem çözümü tıkamaktan öte bir şey ifade etmez. Üstelik en yaşlı üye sıfatıyla Oktay Ekşi’nin oturumları yönetmesine rıza göstermek ise kendi içinde çelişir.

Zira CHP’nin seçim çalışmaları boyunca ve önceki yasama dönemlerinde üzerinde en çok durduğu konuların başında dokunulmazlıklar geliyordu. Ayrıca CHP liderinin seçim öncesi katıldığı pek çok yayında söylediği “yargılamaları devam eden milletvekili adaylarına mahkeme “hayır” cevabı verirse, bu karara saygı duyarız”  cümleleri de ortada.

12 yıl öncesine gidip Merve Kavakçı olayını şimdi tekrar hatırlamak gerekiyor. Milletvekili seçilme şartları dün yanlışsa bugün ne değişti. Dün doğruysa neden hiçbir zaman yanlış yapıldığı samimi bir şekilde itiraf edilmedi. Bunu düzeltmek için böyle bir şansa sahip çıkılmıyor.

 Hep ülkenin yumuşak karnı üzerinden siyasete şekil vermeye çalışmaktan artık kurtulmak gerekir. İleri demokrasi söylemi, söylemden eyleme geçecekse bu ancak şimdiki meclisle olabilir. Bunun içinde yargı başta olmak üzere demokrasiyi geciktiren veya engelleyen kurumların yeniden yapılanması için kanun çıkarmak, yasamanın merkezinin tüm sorumluluğu bütün bireyleriyle alması gerekir.Bunu ayrıca bir pazarlık konusu yapmakta abesle iştigal olur.

 Türkiye’nin uzun zamandır ihtiyacı olduğu sivil anayasa için zemin hiç bu kadar uygun olmamıştı. Üstelik hazırlanacak yeni anayasaya toplumun her kesimi için temsilcilerinin bir şekilde katkı sağlayabileceği apaçık ortada. Bu yeni anayasanın halk merkezli olmasıyla pek çok yenilik ve özgürlükleri içermesi, meclise girmeyenlerin bu hareketlerinin temel söylemleriyle ciddi şekilde çeliştiğinin önemli göstergesi. O zaman hemen akla talep edilen çözüm mü? Yoksa çözümsüzlük üzerinden prim yapmaya devam etmek mi? Sorusu geliyor.

Zaten bu soruların cevabını net olarak bulduğumuzda tartışacak pek fazla bir şey  kalmayacak.

Dün sosyal medyada dolaşan güzel bir söz vardı. Bağımsız adayların genel duruşuna iyi bir özet gibiydi; “BDP boykot ettiği 12 Eylül referandumun meyvelerini babasının malı gibi yiyor. Hatip Dicle kararı için Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanacak.”
Sadece anaysa mahkemesine bireysel başvuru hakkı değil, daha pek çok konuda birey merkezli dönüşümün temelini bu meclis oluşturacak. Bu dönüşüme peşinen karşı çıkmak, çözüm yollarını ise kendi istediği olmazsa olmaz boyutuna getirmek çelişkinin zirvesidir.

Bu değişime karşı çıkanların söylemlerinde ve  isimlerinde “halk” olması ise komik bir durum değilse trajik bir durumdur.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lokman Koyuncuoğlu Arşivi